“Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra” iddianame hazırlasınız ne
hazırlamasanız ne? İstikballer çalındıktan, hayaller, umutlar ve hatta
hayatlar tükendikten sonra suçlular bulunsa ne bulunmasa ne; mahkûm
olsalar ne olmasalar ne? İstikbal hırsızlarına ceza verebilirsiniz,
vermelisiniz de ama çalınan hayatları, gasp edilen hakları, tüketilen
istikballeri geri verebilir misiniz?

Evet; yıllardır dillendirilen ama ilgililerin inatla ve ısrarla
duymazdan, görmezden, bilmezden geldikleri ve bir başka hesaplaşma
nedeniyle ancak şimdilerde üzerine gidilen “sınav yolsuzlukları” ile
ilgili iddialardan bahsediyorum. Bu ülkede en az on yıldan beri her
imtihan sonrası çok ciddi “sahtekârlık” iddiaları ortaya atılmış,
hatta bir tanesinde zamanın başbakanı zamanın MİT müsteşarını makamına
çağırarak sahtekârların en kısa zamanda bulunması için bizzat talimat
vermiş ama maalesef ne sahtekârlar bulunabilmiş ne de şaibeler
önlenebilmiştir. Bugün bu olayın üzerine gidişin temelinde “adalet ve
hak arayışı mı” var yoksa bir zamanlar yol arkadaşlığı yapan iki gücün
iktidar paylaşımı noktasında nihai hesaplaşması mı var; o da ayrı bir
merak ve araştırma konusudur.

Bu olayda birilerinin cezalandırılması elbet hem suçun cezasız
kalmaması hem de cezanın caydırıcılığının ortaya konması için son
derece gerekli ve doğrudur. Deliller doğru toplandığı ve doğru
değerlendirildiği, savunma engellenmediği ve karar adil olduğu sürece
buna kimsenin söyleyecek bir sözü olacağını sanmıyorum. Ben olayın bir
başka yönü üzerinde duracağım. Kazananların haksız kazanımları değil o
sınav sahtekârlığı sonucu kazanacakken kaybedenlerin mağduriyetleri
üzerinde duracağım.

Suçlulardan yakabildiklerinizi mahkûm edebilirsiniz; haksız yere makam
ve mevki sahibi olmuş olanların sandalyelerini altlarından,
kendilerine ödenen paraları ellerinden geri alabilirsiniz. TCK’nın
eylemlerine uyan ilgili maddelerindeki cezalarla
cezalandırabilirsiniz. Ama kazanacakken kaybedenlerin çalınan
istikballerini, yıkılan hayallerini geri verebilir misiniz?

“Ulvi” olduğu söylenen ve sanılan şu veya bu gerekçeyle bir başkasının
istikbalini çalanlara, çalınan, gasp edilen o hakkın üzerine haksız ve
ahlaksız kaçak binasını inşa edenlere soruyorum. Aynı zamanda, bütün
bunlar olurken; hiçbir şey olmamış gibi davrananlara da yani bir şeyler
olduğunu duyması, görmesi ve engellemesi gerekenlere de, kısacası
devletin ilgili ve yetkili makamlarında oturan herkese de soruyorum: O
hayatların bedeli nedir ve siz o bedeli ödeyebilecek misiniz?

Sadece suçlular değil, mağdurlar da tek tek araştırılmalı, hak
etmeyenler girdikleri için giremeyen hak edenler kimler tespit
edilmeli, o günden bugüne hayatları nasıl şekillendi, etraflıca
incelenmeli. Ve maddi ve manevi zararları olabildiğince telafi
edilmeli. Evet; çalınan istikbale, yok edilen umutlara ve tüketilen
hayallere değer biçilmez ama hiç olmazsa devletin vatandaşından özür
dilemesi babından yaralara bir parça da olsa merhem sürülmeli.

Ey vicdan varsan eğer, bu acıya nasıl dayanacaksın, söyle bana?