Toplum,
vurdumduymaz
davranışlarla
tepkisizlik
içindeyse;
orada haksızlıklar
kendine kolay yer bulur...
Demokratik
ülkelerde
sivil toplum
kuruluşları,
toplum vicdanını
gaflet uykusundan
uyandıran
organizasyonlar
yapar ve
idare de haksızlığı
önlemek için
tedbirler alır...
Biz neredeyiz öyleyse?..
Yara adlı öykümü
dünyanın neresinde olursa olsun,
haksızlıklarla mücadele eden
insanlara
ithaf ediyorum...
* * *
Rıza Bey, kepengin
altına sıkıştırılan
gazetesini aldıktan sonra
işyerini açtı. Onun hemen peşinden
işçileri Celil, Rızvan ve Sedat
içeriye girdi. Celil, Rıza Beye sade
kahvesini söyledikten sonra
Sedat ile birlikte günlük iş planlamasına
koyuldu. Rıza Beyin
kahvesi ne zaman
gelmişti, hiç
görmemişlerdi.

Rıza Bey,
toptan gıda
işi yapan
haksızlığı sevmeyen
kültürlü ve saygın bir işadamıydı.
Hukuk Fakültesi ni
bitirmişti ama
o babasının isteğiyle
işletmenin başına geçmişti.
Fakülteden 30 yıl
önce mezun olmuştu. Eski arkadaşlarının
arasında hakim ve savcı
çoktu. Şehirdeki ünlü
avukatlar da onun
dönem arkadaşıydı. Avukatlık yapmak, içinde
ukde kalmıştı. O yüzden
oğlu Sefer i de özel bir üniversitenin
hukuk fakültesine
göndermişti. Sefer, okulu yeni bitirmiş,
staj yapıyordu.

Rıza Bey, gazeteye öyle dalmıştı ki
işyerine giren
oğlu Sefer in Hayırlı işler
deyişini ikinci defasında
duymuştu. Hayırdır oğlum bu saatte senin
ne işin var burada dedi. Sefer, bugün adliyede
yaşadığı bir olayla ilgili konuşmak istediğini söyledi. Anlat bakalım dedi Rıza Bey.
Bugün savcının yanında
hazırlık dosyalarını incelerken,
ilginç diyalog oldu. Bir hakaret dosyası
vardı. Davacının, davalı hakkındaki
şikayetine ilişkin belgeler dosyadaydı. İğrenç hakaretler
vardı.
Eeeee dedi Rıza Bey. Ne oldu peki. Sefer, dosyaya
takipsizlik kararı verileceğini öğrendiğimde,
Nasıl olur, dedim. Savcı da sen anlamazsın, diye
bana çıkıştı. Ben de fırsatını bulup,
sana sormaya geldim. Bu nasıl olur?
Rıza Bey, o savcıyı tanıyordu. Bir eksiklik vardır. Yoksa o yapmaz dedi ama hukukçu şüpheciliğiyle davalının adını sormadan edemedi. Rıza Bey, davalıyı tanıyordu. Savcının hemşehrisiydi. Oğluna bir şey söylemedi.
Öğle vakti olmuştu. Sefer e Haydi dışarıda yiyelim
diyerek yemeğe
davet etti. Lokantaya doğru yürürken, içi içini kemiriyordu. Eskiden yargı böyle miydi? Gelinen bu nokta, onu ziyadesiyle üzüyordu.
Masaya oturmuşlardı. Sefer in morali bozuktu. Böyle bir olayı
yaşayabileceğini hiç düşünmemişti. Baba, ben de seninle çalışmak istiyorum deyince; Rıza Bey sertleşti,
Hayır
cevabını verdi. Sefer, babasından
böyle bir tepki beklemiyordu. Ama baba... diyecek oldu. Rıza Bey, yine Hayır dedi. Sefer in dünyası yıkılmıştı sanki. Rıza Bey,
oğlunun ruh halini hissetmişti. Haklı olduğunu biliyorum. Ama sen ve senin gibiler
görevden kaçarsa, adalet de böylelerinin eline kalır. Ve bir gün gelir,
o adaletsizlik seni de bulur. Sefer, biraz düşündü. Babası haklıydı. Mücadele vermezse birçok masum insan, bu tür haksızlıklar
yaşayabilecekti.

Sınava girdi ve savcı olarak
küçük bir ilçeye atandı. Babası, onun nasıl bir
hukukçu olduğunu
merak ediyor,
zaman zaman da ona
üniversitedeki eski hocalarının
notlarından söz ediyordu. Bir süre sonra
bir fırsat doğdu. Eski bir tanıdığının
çocuğunun davasıyla ilgili olarak oğlunu aradı. Sefer, babasının talebine, Dosyayı incelemeden bir şey diyemem baba dedi. Rıza Beyin duymak istediği de
buydu. İçini tarifsiz bir sevinç kapladı, çok mutlu oldu.

Günlerden bir gün oğluna, Sen anlamazsın diyen
eski savcı arkadaşı onu işyerinde ziyaret etti. Çay içip, eski günleri yad ettikten sonra Rıza Bey, oğlu için ona çok teşekkür etti. Savcı anlamamıştı. Niye Rıza Bey, ben ne yaptım ki , Sen bir şey yapmadığın için
oğlum iyi bir savcı oldu ya dedi Rıza Bey.
O savcı, birkaç saniye sonra
Sefer le aralarında geçen konuşmayı
hatırladı, yüzü kızardı. Şöyle oldu, böyle oldu falan demeye
kalkıştığında, Rıza Bey, O hakaretler senin bir yakınına yapılsaydı,
aynı kararı verir miydin? diye sordu. Savcı arkadaşı,
mahcup oldu, Görüşürüz diyerek
hızla işyerinden çıktı.
Rıza Bey, oğlu için verdiği kararın doğruluğunu bir kere daha anlamıştı. Adaletin olmadığı yerde haksızlık vardı. O da bunu hiç yapmamıştı. Hukuk Fakültesi ndeki hocası Serhat Beyin sözleri, hiç aklından çıkmamıştı:
En yıkıcı, en öldürücü yara,
haksızlık yarasıdır.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...