Alemi kör, milleti
şaşı sananlar
atıp tutuyor...
Onları kendilerinden
başka dinleyen de
yok, itibar eden de...
Bu memlekette herkes,
geçmişte de bugün de
kimin ne yaptığını
iyi bilir...
Yani, kendilerini Sütten çıkmış ak kaşık
göstermek isteyenlerin
çabası boşuna...
Böyle tavırlarla sahtecilikleri sürdürmek yerine
Tövbe etmek
daha anlamlı değil mi?..
Uzatmayalım...
Anlayan anlamıştır...
Sizleri, Yavuz hırsız
öykümle
başbaşa bırakıyorum...
* * *
Kılıç Efendi, arastada mertlikleriyle tanınan
3 arkadaşla dükkan önünde
sabah sohbeti yapıyordu. Elektrikçi
Şimşek Ramazan, tuhafiyeci
Kurnaz Mümtaz ve ayakkabıcı Falçata
Şevket, Kılıç Efendi nin
dini sohbetlerinin müdavimiydi.
Asıl işi emlakçılık
olan Kılıç Efendi, arastanın
temiz kalpli 3 esnafı sayesinde
birçok beladan kurtulmuştu. Bir keresinde
bir evi, üç kişiye kiraladığında;
onu dayak yemekten
3 kafadar korumuştu. Onları,
emlakçı Şaban ın tezgahı diyerek
inandırmıştı. Oysa, Şaban ın
bu olaydan hiç haberi yoktu.
-HARAM LOKMA YEMEMİŞ...
Kılıç Efendi, çayların yanında
kuru pasta ikram
etti. Bir yandan çaylar yudumlanırken,
diğer yandan da
Kılıç Efendi,
kendisi için
methiyeler düzüyordu. Kur an-ı Kerim den ayetler
okuyor. Hadislerle söylediklerini örtüştürmeye çalışıyordu.
Hayatında haram lokma yemediğini,
kimsenin namusunda ve parasında
gözü olmadığını anlatıyordu. Para onun için
adeta el kiriydi. İftira atmak ise,
büyük günahlar arasındaydı. Şimşek Ramazan,
Falçata Şevket ve Kurnaz Mümtaz,
her seferinde aynı şeyleri dinledikleri
halde
yine büyülenmiş gibi
Kılıç Efendi yi dinliyorlardı. Öğretmen Cevdet in
uzaktan Selamünaleyküm
deyişiyle kendilerine gelmişlerdi. Onu ısrarla konuk edip,
çay ısmarladılar. Cevdet Hoca, Kılıç Efendi yi hiç sevmezdi. Sahtekar olduğunu bilirdi. Arastanın üç mert esnafının
bu adamla ne işleri olabilirdi?
Kılıç Efendi, namus timsali kesilmişti. Hızını alamayıp,
Falçata Şevket e döndü,
Benim işimde benden daha namuslu biri var mı?
diye sordu. Falçata Nerede Kılıç abi diye cevap verdi. Cevdet Hoca,
Kılıç Efendi nin okulun parasını çaldığını
bayan öğretmenler hakkında dedikodu yaptığını,
zengin işadamlarına kurduğu
tuzakları hatırladı ve alaycı bir gülüşle Bana müsaade diyerek kalktı. Kılıç Efendi, bu kez Cevdet Hocanın arkasından attı tuttu. Üç arkadaş,
Dur Kılıç abi yanlışın var deyince,
laf değişti.
Çaylar tazelendi. Kılıç Efendi, dükkanının 50 metre ilerisinde
bulunan emlakçı Şaban a lafı getirdi. Üçkağıtçı adam
dedi. Hep onunla beni karıştırıyorlar.
- O BİR YAVUZ HIRSIZ
O sırada, Şimşek Ramazan ın
lisede öğrenim gören kızı Fatma çıkageldi. Babasını dükkana çağırdı
okul harçlığı alacaktı. Başkalarının yanında babasından
para istemezdi. Şimşek Ramazan, dükkana girdiğinde,
Fatma, sert ifadelerle Baba, şu yavuz hırsızı dinlemekten bıkmadın mı? dedi.
Şimşek Ramazan şaşırdı. Yavuz hırsız da ne demek kızım. Onun adı Kılıç.
Baba dedi Fatma, Bütün ilçe, bu adamın
ne kadar namussuz olduğunu biliyor. Sen hala onunla oturuyorsun.
Şimşek Ramazan, kızını hiç böyle tepkili görmemişti. Ne alakası var şimdi. Sen, yavuz hırsız ne demek onu anlat
Fatma, Yavuz hırsız ın bir deyim olduğunu ve
kendileri suçlu oldukları halde,
suçlarını başkalarının üzerine atarak
onlara zarar vermeye kalkışanlar
için kullanıldığını söyledi. Onlar aynı zamanda kişiliksizdir diyerek,
dükkandan hızla çıktı. Şimşek Ramazan ın kafasından adeta kaynar sular boşalmıştı. Kızını hiç böyle tepkili görmemişti.
-DAYAĞI YİYİNCE...
Yavuz hırsız diye söylene söylene Kılıç Efendi nin dükanının önüne gitti. Şok olmuş gibiydi. Nasıl olduysa ağzından Yavuz hırsız sözcükleri döküldü.
Falçata ile Kurnaz, bir şey anlamamıştı ama
Kılıç Efendi, bu deyimin anlamını biliyordu. Bana mı diyorsun diye hiddetlendi. Şimşek, hala kendinde değildi. Kılıç Efendi nin söylediklerini duymamıştı bile. Kılıç Efendi, Bana yavuz hırsız diyenin anasını, avradını... diye sayarken, Şimşek Ramazan, lakabı gibi
kafayı Kılıç Efendi ye
vurdu. Ne Falçata Şevket ne de Kurnaz Mümtaz
müdahale etti. Arastadakiler Kılıç Efendi nin
yine bir yanlış yaptığını anlamışlardı. Şimşek Ramazan,
ona vurduğuna göre, mutlaka önemli bir şey olmuştu.
Kılıç Efendi, yerden kalkmaya çalışırken,
Şimşek Ramazan ın ayakları altında
titriyordu. Korkağın biriydi zaten. Yerinden kalkamadı. Üç kafadar işyerlerine döndü. Şimşek Ramazan,
konudan hiçbir şey anlamayan
iki arkadaşına durumu anlattığında;
Falçata Şevket,
Kesecem lan bunu.
Homoseksüel yapacam iti
diyerek Kılıç Efendi nin dükkanına girdi.
Şimşek Ramazan ve Kurnaz Mümtaz
yetişmeseydi,
Falçata, onu dilim dilim ederdi. Kurnaz Mümtaz,
Buna değer mi? Bize güler elalem diyerek,
Falçata Şevket i bırakmadı.
-ÇOCUKLARIN SOYTARISI OLDU
Yavuz hırsız lakabı
arastada hızla yayılmıştı. Esnafın da hoşuna gitmişti.
Mahallenin çocukları,
Kılıç Efendi ye
Yavuz hırsız diye seslenip
kaçıyordu. Arastada adeta soytarıya dönmüştü. Çok geçmeden
ilçeyi terk etti.
Aylar geçmişti. Hiç kimse Yavuz hırsız ın nerede
olduğunu dahi merak etmiyordu. Onun adı
uğursuzluk getirir, diye anılmıyordu bile.
Günlerden bir gün
Falçata Şevket,
elindeki bir gazeteyle Kurnaz Mümtaz ın dükkanına geldi. Ona gazetenin 3. sayfasını gösterdi. Gazete, Sahte imam yakalandı diye manşet atmıştı.
Fotoğraftaki kişi, Kılıç Efendi den başkası değildi. Kendisini imam diye tanıtıp,
hayali bir cami için
sahte para makbuzu bastırmaya
kalkışınca yakalanmıştı.
-SAHTE İMAM YAKALANDI
Falçata, Kurnaz ve Şimşek
iki ay sonraya
duruşma günü verildiğini
öğrendi. O gün geldiğinde,
üçü İstanbul a gitti.
Kılıç Efendi; duruşmada hakime, dinden imandan
söz edip, Kur an-ı Kerim den
ayetler okuyor, hadislerle kendini savunmaya kalkışıyordu.
Hakim Mehmet Bey,
Sus be diye
Kılıç Efendi yi azarladı. Senin gibiler
yüzünden millet dininden, imanından
soğudu. Rezil adam. Allah korkusu yok mu sende
diye bağırınca;
Kılıç Efendi, ağlamaya başladı. Hakim Mehmet Beye
dualar etti. Hakim Mehmet Bey,
onun akli dengesinin yerinde olup olmadığının belirlenmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.
Falçata Şevket, duruşma salonundan
çıkarken, Deliliğe vuruyor şerefsiz dediğinde;
Şimşek Ramazan, itiraz etti. Kızının o gün Yavuz hırsız deyimini
anlatırken; bu tiplerin ruh hastası olduklarını
da söylediğini hatırlatarak, hakimin doğru bir tespit yaptığını belirtti.
Üç arkadaş, deli-doluydu ama Hiç kimsenin tavuğuna kış
dememişlerdi. Kıt kanaat geçinmelerine
rağmen onurlarından taviz verecek hiçbir
işe bulaşmamışlardı.
Çağlayan Adliyesi nden çıkarken,
Bu deliyi nasıl dinledik diyerek,
gülmeye başladılar.
Daha sonra Eyüp Sultan Camii ne gidip,
hem vakit namazı kıldılar
hem de kendilerine
en büyük zenginlik olan
akıl sağlığını verdiği için Yaradan a
şükrettiler.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...