Yapılırken açıktan ilk karşı çıkanlardandım. İlave hattının açılışında da ilk yolcular arasındaydım. Hem de 'kentin önceliği olmadığı' gerekçesiyle eleştirdiğim hattın mimarıyla birlikteydim.

Hoş bir tesadüf oldu hafif raylı tren sistemi İstasyon-Balıkçı Barınağı hattının açıldığı gün Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz'la karşılaşmam. Ben bir kitabevinden eve dönecektim, Sayın Yılmaz da yeni açılan hattı denetlemeye çıkmıştı, Samsunspor İstasyonu'nda karşılaştık. 'Osman Bey, buyurun, beraber gezelim' dedi o kendine has nezaketiyle. Yanında Belediye Meclisi Başkanvekili Turan Çakır ve Sam-Ulaş Genel Müdürü Kadir Gürkan da vardı.

Başkan Yılmaz, ilave hattın 'İller Bankası'ndan sağlanan çok uygun bir kredi' ile yapıldığını ve tamamının bu yılın 10 Ekim'inde hizmete açılacağını söyledi. Raylı sistemin Ondokuz Mayıs Üniversitesi'ne çıkmasını da konuştuk başkanla. Ben on gün kadar önceki bir kahvaltıda 'OMÜ'ye çıkmak için çalışmaya başlayabiliriz' dediğinde bizim arkadaşların 'müjde' başlığı atmasını yadırgamıştım. 'Başlayabiliriz' sözü bir kesinlik ifade etmiyordu. Aynı zamanda 'başlamayabiliriz' anlamına da geliyordu. Meğer konuyu ciddiyetle düşünüyorlarmış. Bunda ring seferlerinin maliyetinin yüksekliği ve teknolojik gelişmeler etkili olmuş.

Yarım saate yaklaşan yolculuğumuz ve sohbetimizde -kendilerinden izin almadım ama- bir sözünü aktarmadan geçemeyeceğim. Yatırımların zorluğundan bahsederken 'Zor ama bu devlet bizlere çok emek verdi; bizleri okuttu, eğitti, yetiştirdi, kalıcı bir şeyler yapmak bizlerin bu devlete ve bu millete karşı bir borcumuz' dedi. Bu söz bana rahmetli Süleyman Demirel'in 'Beni Cumhuriyet okuttu; benim bu Cumhuriyete borcum var' sözünü hatırlattı.

Bakmayın siz tarih ve vefa nedir, şükran ve teşekkür nedir bilmeyenlerin Cumhuriyetle kavgalarına. Eğer bugün, Isparta'nın bir köyünden biri Cumhurbaşkanı, Çarşamba'nın bir köyünden biri bu ülkenin otuz büyükşehrinden birinin geniş yetkilerle donatılmış belediye başkanı olabiliyorsa ve İstanbul'un orta halli hatta fakirce bir semtinden çıkan bir kaptanın oğlu başkanlığa yürüyorsa; bunu onlar da biz de Cumhuriyete borçluyuz.

Gidiş geliş süresince Başkan Yılmaz, Sam-Ulaş Genel Müdürü Kadir Gürkan'a bir taraftan yapılacak işlerle ilgili direktifler verirken diğer taraftan da vatandaşlardan kendisine intikal edenleri aktarıyordu. Başkan da vatandaş da temizlikten memnundu ama vatandaş mavi koltuklara gençlerin oturmasından ve yaşlılara, engellilere, hamile kadınlarla hastalara yer vermemelerinden şikayetçiydi.

Ben de o trenlerde seyahat eden bir vatandaş olarak aynı manzaraya sık sık şahit oluyorum. Gençlerimizin anneleri yaşındaki hanımefendileri görmezden gelişlerindeki ruh halini anlayamıyorum. Başında dikilen yaşlıyı, hastayı, engelliyi ve hamile kadınları görmezden gelmek için akıllı cep telefonlarıyla oynamaktan uyur numarasına sığınan gençler bizim gençlerimiz. Onlar bu vagonda uyuklarken ya da uyukluyor gözükürken belki de bir başka trende de onların annesi, babası ya da mahalleden bir büyüğü uyur numarasındaki bir başka gencin başında onun insafa gelmesini bekliyordur.