Gündeme yine düştü Başkanlık sistemi. Diktatörlük mü, tek adam iktidarı mı, demokrasi motorunu rektefe etmek mi; hızlı icra için gerekli mi, değil mi; güçler ayrılığını ortadan kaldırır mı, kaldırmaz mı?.. Tartışılıp gidiyor. Gidiyor da gerçek demokrasi kültürünü içselleştirmiş millî ruhun ne istediğini soran yok. Halkın ne istediğini ortaya koyan da yok. Halk adına düşünecekler, yapacak ve yazıya dökecekler sonra da onayla diyecekler insanlara. Bu tepeden inmecilik yüzünden gerçekte halkın ruhunda var olan demokratlık, kendini bir türlü gösteremiyor. Göstersin isteyen de yok tabi.
Ülkemiz halkı sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bugün örgütlü durumda. Odalar, sendikalar, dernekler, platformlar… İlçelerimize kadar yaygınlaşmış değil mi? Kırsalda da muhtarlarımız var ve onlar da derneklere üye. Ülke genelinde 31.963'ü mahalle, 18.229'u köy olmak üzere 50.292 muhtar görev yapıyor. 19 Ekim Muhtarlar günleri kutlu olsun. Hepsi derneklere, dernekleri de federasyona, federasyonları da konfederasyonlarına üye. Böyle örgütlü bir yapıyı gerçek demokrasi yoluna çıkarmaktan kolay ne var yani? Ama bu yolun açılması isteniyor mu? Hayır. Nereden çıkarıyorum? Gündem oluşturanlara bakın, halkın sivil toplum örgütlerinden bir görüş istediler mi hiç bugüne kadar? Onların liderleri kendiliklerinden açıklama yaparlarsa ne ala!
Hep savunageldim gidiyorum:Demokrasi, sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla halkın sesini dinleyen yöneticiler sayesinde gelişir. Dün başkanlık sistemi demiştim, bugün de diyorum ama nasıl?
Oluşturulacak güçlü parlamento için ortaya çıkan adaylar, sivil toplum kuruluşlarının oylarıyla belirlenmeli dar bölgelerde. Bütün partiler adaylarını sivil toplum kuruluşlarına sunmalı. Niye? Sivil toplumun sesi o adaylara yansır da ondan. Sivil toplumun yansıdığı adaylardan oluşan Meclis, yasama ve yürütmeyi denetleme gücüyle halkın sesi olur. Halk oyuyla seçilen başkan kim olursa olsun kendince hareket edemez o zaman. Halk onu oylarıyla seçmiştir ama seçtiği vekillere bağımlı kılmıştır. Ne demektir bu? Başkan keyfe keder hareket edemeyecek, yani diktatör olamayacak demektir. Meclise kabul ettirebileceği hükümeti kuracak, bütçeyi yapacak, üst düzey yöneticileri atayacak…vs. Ancak Meclis'in üyelerinin hiçbirisi parti liderlerinin isteğiyle seçilemeyecek, tek seçici sivil toplum kuruluşları, yani halkın ta kendisi olacak.
İşte size halkın sesi, işte size gerçek demokrasi! Sivil toplumun oy gücüyle Meclis, halkın oyuyla Başkan diyorum ben. Gerçek demokrasi bu ve millî ruhumuz bunu istiyor. Başkanlık ve gerçek demokrasi…