Toplum içinde kötülüklerden korunmak için insanların sığınacağı en güvenilir liman, Allah'ın merhameti ve şefkatidir...
İnançlı insanlar; zorluklar karşısında, bu imanla direnç gösterir...
Allah, hiç kimseye de taşıyamayacağı yükü vermemiştir...
Ne var ki, böylesine yüce duyguları taşıyan ve yaşayan ihlaslı insanları, Allah'ın adını zikrederek istismar edenler de yok değil!..
Bunlar, dinimize göre, iblistir...
Onlarla mücadele edip, insan olmanın onuruyla yaşamak için Allah'ın ipine daha sıkı sarılmak tek çaredir...
"İblis" adlı öykümü, İslamı gerçek manasıyla yaşayan ve yaşatanlara ithaf ediyorum...
* * *
Kerim Efendi, memlekette yoklukların yaşandığı karaborsa döneminde, bakkal dükkanı olan biriydi. İğneden ipliğe her şeyin fahiş fiyatla satıldığı zamandı. Gaz, tuz, şeker, un ve yağı dükkanın bitişiğindeki depodan veren müşteriye de "Başkasına parayla bile vermem" deyip, hem gönlünü hem de parasını alan bir fırsatçıydı Kerim Efendi. Bir ara filtreli sigara karaborsasından büyük vurgun yapmıştı. Kerim Efendi, kısa sürede ilçenin en zenginiydi...
Ancak, kamuoyunda adı "Karaborsacı Kerim"di. Bu lakaptan rahatsızdı. Adını temize çıkarmak için hacca gitti. Yerine de oğlu Şemsettin'i bıraktı. Oğlu babasından beterdi.
İşleri daha büyütmüştü. Bakkal dükkanı toptancıya dönüşmüştü.
Kerim Efendi, hac farizasını yerine getirip ilçeye döndüğünde; sakalı vardı. O artık "Hacı Kerim" olmuş, beş vakit namazını kılar hale gelmişti. Cami cemaatinden hiç kimse onu sevmiyordu. Bazen camide onunla yan yana gelmemek için saf değiştirenler bile olurdu.
Hacı Kerim Efendi, böyle davrananlara "İyilikten ne anlarlar" deyip, piyasada bulunmayan yağ, şeker, un ve gazı Allah rızası için temin ettiğini söylüyordu.
"Ben olmasam aç kalacaklar" diye de kendi kendine övünüyordu.
Hacı Kerim Efendi, iktidar partisinin ilçedeki en önemli adamlarından biri olmuştu. Partiye hatırı sayılır yardım yapıyordu ama bir yandan da devlet hastanesi başta olmak üzere birçok kamu kurumunun iaşesini o veriyordu.
Hiç seveni yoktu ama parası için ona yalakalık yapan çapulcular vardı.
Bir gün cami avlusunda etrafına topladığı yalakalarına Allah, din, iman, devlet ve millet, diye nutuk atarken; ak sakallı biri gayriihtiyari ona kulak misafiri oldu. Yaşlı adam, o adamı bir yerden tanıyordu. Biraz daha yaklaştı. Tanımıştı onu. "Tamam" dedi. Bu karaborsadan yağ aldığı adamdı. Bu arada, "Allah Allah" deyip derinden iç çeken ve bir yandan da sakalını sıvazlayan Hacı Kerim, ak sakallı dedenin sesiyle irkildi: "Allah'ın adını zikredip, Rabbimin haram saydığı şeyleri yapıyorsun. Utanmaz." Herkes şaşırmıştı. Hacı Kerim'den önce yalakaları, dedeyi hırpalamaya kalkıştı. 75 yaşlarındaki adam onlara direndi. Bu sırada, itiş kakışmayı gören caminin yeni imamı Niyazi Efendi, araya girdi. Ne olup bittiğini sordu.
Ak sakallı dede, "İmam Efendi, bu adamı tanır mısınız?" diyerek Hacı Kerim'i gösterdi. "Hayır" dedi İmam Efendi. "İlçeye yeni geldim" Ak sakallı dede, mevzuyu tek tek anlattı. Kerim Efendi'nin yüzü hiç kızarmadı. "Müminler, birbiriyle kavga etmez" diyen Niyazi Efendi, Hacı Kerim'e namazdan sonra imam odasında görüşmek istediğini söyledi.
Hacı Kerim, "Yine camiye bir şey lazım?" diyerek, uflaya puflaya camiye girdi. Namaz kılınmış, cemaat dağılmıştı. Hacı Kerim, camideki imam odasındaydı. Aklından camiye yapacağı yardım geçiyordu ki, İmam Niyazi Efendi, odaya girdi. Hal hatır sorduktan sonra konuya girdi. "Bak Kerim Efendi" dedi. "Sizi cemaatin içinde rencide etmek istemedim. Ama, o piri fanin dedikleri çok doğru. Kur'an-ı Kerim'de Fatır suresinin 5. ayetini bilir misiniz?"
Hacı Kerim, namaz dualarından başka dua bilmeyen biriydi. Kur'an-ı Kerim'in Türkçe mealini dahi okumamıştı... Bu soruya karşılık, "Bilmiyorum" dercesine boynunu büktü. İmam Niyazi, Fatır süresinin 5. ayetinde (Ey insanlar, Allah'ın va'di haktır, doğrudur. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Hilekar insanlar ve şeytan da, Allah'ı öne sürerek, Allah adına sizi kandırmasın-aldatmasın) dediğini hatırlattı. Allah'la aldatmak konusundaki Maun, Nisa ve Lokman surelerinde yer alan ayetler okudu. İmam Niyazi anlattıkça, Hacı Kerim, acayip bozuluyor; "yer yarılsa da yerin dibine girsem" diyordu. O sırada içinden "İmam yeni gelmiş ama her şeyi de öğrenmiş" dedi.
Bugüne kadar onu böyle azarlayan kimse olmamıştı. "Allahaısmarladık" bile demeden kaçar gibi camiden çıktı. Artık, o camiye gitmeyecek, o imamın da yüzünü görmeyecekti.
Birkaç ay sonra İmam Niyazi'nin tayini, başka bir ilçeye çıktı. Cemaat şaşkındı. Böylesine bilgili ve sevilen bir din adamının yeni gelmesine rağmen tayininin çıkmasına anlam verememişlerdi. Cemaat üzgündü. İmam Niyazi, tayin işinin arkasında Hacı Kerim Efendi'nin parmağı olduğunu sezmişti. İmam Niyazi, camideki son cuma namazını kıldırıp cemaate veda edecekti. Cuma hutbesinin konusunu, "Allah'la aldatanlar"a ayırdı. Ayetler okudu, hadislerden söz etti ve bu tür insanların iblis olduğunu; cehennemde de büyük bir azabın, onları beklediğini anlattı.
İmam Niyazi, adeta adresine mektubu teslim etmişti. Cemaat de mesajı almıştı. İlçe halkının nefret ettiği Kerim Efendi'nin lakabı o günden sonra da "İblis" oldu.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...