Çocuk oyununun dekorunu taşıyorlardı…

Bendenizi görünce durdular!

-Merhaba hocam.

-Merhaba arkadaşlar, bugün nereye gidiyorsunuz?

-Köye hocam.

-Köyler, mahalle oldu ya?

-Olsun hocam! Adı değişmekle köylü, köylülükten kurtulur mu?

-Kentlinin efendisidir.

-Hocam ya! Biliyorsunuz… Hiç tiyatro görmemiş köy çocuklarına gidiyoruz.

-Aferin!

-İki kaşımızın ortasından öpmediniz ama!

-Tiyatro görmemiş, çocuklara oyununuzu oynayın ondan sonra.

-Tamam hocam.

-Kolay gelsin.

-Sağ olun hocam.

*

O an, Muhsin Ertuğrul'un sözü aklıma geldi.

'Eğer tiyatro Anadolu'nun en ücra yerlerine kadar gidemezse taassuba, sahte dindarlığa, yalana, riyaya karşı açılan mücadelede silah olarak ne kullanacağız?'

Bunun cevabı neydi?

Ustaya göre sanattı!

Tiyatroydu!..

Bendenize göre eğitimdi – öğretimdi; vicdandı; kültürdü; sanattı…

Hem de sanatın içinde olan ve tüm sanat dallarını kendi içerisinde barındıran tiyatro ile bu olurdu.

Çünkü tiyatro okuldu.

Bu okulda, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini ve en önemlisi de çağımızın ne olup ne olmadığını öğreniyorduk…

Görüyorduk!..

Zira, tiyatro eğlendirirken öğretiyor, öğretirken de eğlendiriyordu…

Muhsin Ertuğrul'un bu sözü, zaman ve mekan açısından, kendi döneminde yerini bulmuş bir sözdü.

Sadece kendi dönemi için mi?

Elbette değil!

Bu anlamlı sözü, bugün de geçerliydi.

1979 yılında kaybettiğimiz rahmetli Muhsin Ertuğrul'un anlamlı sözleri çoktu…

İşte onlardan biri daha:

'Bütün dünya toprakları, nice işler başarmış kişilerin, dümdüz olmuş mezarıdır. Sanır mısın ki yalnız başucundaki taşta yazılıdır adın? Hayır… Eğer iyi iş becermişsen, her kalpte yazılmış nice anılarla, adın anılacak; niteliğinden çok, yapıtından söz edilecektir!'demiştir.

*

Evet; yıllar öncesinden yetiştirdiğimiz öğrenci arkadaşlarımız köylerde/ mahallelerde çocuk oyunları oynuyorlardı...

Özellikle hiç tiyatro görmemiş köy çocuklarına…

Ya, yarın?

Her köyde bir amfi tiyatro ya da bir cep tiyatrosu?

Neden olmasın?