'Bir kütüphane yangınında, size göre ilk kurtarılacak şey nedir?'sorusuna Jean Cocteau 'alevler' yanıtını vermişti.

Aydınlanmanın ve bilimin kaynağı nasıl kitaplar ise, karanlığın hedefinde de her dönem bilim ve kitaplar olmuştur. Berlin Opera Meydanı'nda 10 Mayıs 1933 gecesi Goebbels'in rehberliğinde gençlerin yaktığı 25 bin kitap, bunun sadece hazin bir örneğidir!

Melez türlerin, iki tarafın baskın özelliklerini taşıması gibi, iki uluslu aydınların da benzer üstün özellikleri olduğuna inanırım. Doğup büyüdükleri topraklardan sonra başka bir ülkede yaşamak durumunda kalmış aydınlarda, her iki toplumun tarihi, sanatı ve duyarlılığı ile birlikte özlemle karışık hoşgörü, üretkenlik ve evrensellik düşleri iç içe yaşar. Onlardan ilk aklıma gelenler; Rumen asıllı ahlakçı düşünür E.M.Cioran, Macar asıllı devrimci düşünür Politzer ve Lübnan asıllı oryantalist edebiyatçı Amin Maalouf'tur. Ortak noktaları ise anavatanlarından sonra yerleşip kök saldıkları ikinci vatanlarının Fransa oluşudur.

Bunlardan Amin Maalouf,1635 yılında kurulmuş ve Fransa'nın en köklü kültür kurumlarının başında gelen 40 üyeli Fransız Akademisi'ne, ölen Claude Levi Stauss'un yerine 2011 yılında seçilmişti. Ancak bir üye öldüğünde yerine yenisi seçilebildiği için Akademi üyeleri bu kuraldan dolayı 'ölümsüz' olarak adlandırılmaktadırlar…

Akademi'ye kabul konuşmasında Maalouf, 'İki yurdumun bana verdiği her şeyi yanımda getireceğim: Kökenlerimi, dillerimi, aksanımı, inançlarımı, kuşkularımı ve her şeyden çok uyum, ilerleme ve birarada yaşama düşlerimi…'demişti.

Şair bakışı rahatlatıcıdır, oysa tarihçinin perspektifi insanın içini dağlar, diyor Enis Batur.

Geri bıraktırılmış,etnik temelde ayrıştırılmış; barbarlık,yoksulluk ve cehaletin ateşinin her yeri ve her şeyi sarmalına aldığı toplumlarda ise sanırım,'ilk kurtarılacak şey nedir'sorusuna vereceğimiz yanıt, 'cehaletin ateşi' olmalıdır!..