'Canı cehenneme rahat uyuyanın,

Kapısını örtenin, perdesini çekenin

Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın… Şükrü ERBAŞ '

13 Mayıs 2014'te Manisa'nın Soma İlçesi'ndeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin ölümüyle sonuçlan Soma faciası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan ve madencilik kazası olarak tarihe geçti.

Aradan üç yıl geçti.

İş cinayetleri devam ediyor…

1 Mayıs'ta 16 yaşında bir çocuk işçi Manisa'da, iki ayrı kazada dört işçi Samsun'da inşaatlarda hayatını kaybetti…

Maden Mühendisleri Odası'nın raporunda; özelleştirme, taşeronlaştırma, rödovans, örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, köleci çalışma sistemi, kamu madenciliğinin yok edilmesi ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve birikiminin dağıtılması gibi politikalar ve üretimin, teknik bilgi, altyapı olarak yetersiz, deneyimsiz şirketlere bırakılması;kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş cinayetlerinin sebebi olarak belirtilmişti.

Sorumluların yargılanmasının sonucu, mağdurlara ödenmesi gereken tazminatlar ,kapatılan madenler yüzünden işsiz kalan insanların durumu ne oldu acaba…

Ölenlerin yakınları, eş ve çocukları geçen üç yılı nasıl geçirdiler, bilmiyoruz.

Unutkan bir toplum olduğumuz için bunu da unuttuk!..

432 çocuğun da yetim kaldığı Soma ile ilgili yazdığım ilk yazıyı Cemal Süreyya'nın,

'Sizin hiç babanız öldü mü/Benim bir kere öldü kör oldum…' dizeleriyle sonlandırmıştım.

Elinizi havaya kaldırdığınızda ya da düştüğünüzde tutacak birisi olmadan yürümenin ve öylece büyümenin ne demek olduğunu bilir misiniz?

'Duvarları ancak çarpınca görenin

Canı cehenneme başkasının yangınıyla

Evini ısıtıp yemeğini pişirenin.'

Bana göre,bundan böyle ülkemizin vicdanı 'Soma'yı Unut(ma)maktır!..