Önceki gün Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde geçmişe hayıflanmakla geleceğe umutlanmak arasında birbirine yüz seksen derece zıt iki duygu yaşadım. Hayıflanmam iltimaslar, haksızlıklar, baskılarla ya darmadağın edilen ya da çalışamaz hale getirilen akademik kadro ve har vurup harman savrulan bütçelerle göz göre göre kaybettirilen geçmiş sekiz yılaydı, umutlanmam ise yeni yönetimin önümüzdeki sürece yaklaşımına.

OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, rektör yardımcıları, İletişim Fakültesi Dekanı ve OMÜ Genel Sekreteri ve danışman akademisyenlerden oluşan üst düzey yönetim kadrosuyla elliyi aşkın Samsunlu medya mensubunu ağırladı rektörlük binasında. 'Parasını kendi cebinden ödediği' mütevazı bir kahvaltının ardından iki saat süreyle hem OMÜ'nün mevcut durumu ve geleceğe yönelik hedeflerini anlattı hem de genç meslektaşlarımızın değişik konulardaki sorularını büyük bir açık yüreklilikle yanıtladı.

Basın toplantısında 'sosyal iklimin iyileştirilmesi', 'yatay büyüme yerine dikey gelişme', 'bilginin kontrolü' gibi benim dikkatimi çeken önemli başlıklar vardı. 'Doğal iklim nasıl doğal hayat için zaruri ise sosyal iklimin iyileştirilmesi de akademik hayat için o kadar önemli ve şarttır' diyordu Sayın Rektör ve 'Asla intikam peşinde olmadık, olmayacağız da ama devletin maddi ve manevi yapısına zarar verilmişse, bunu da kim yapmış olursa olsun üzerine gideceğiz' diye ekliyordu.

'Yatay büyüme yerine dikey gelişme' derken de şunları söylüyordu: 'Kimse bizden sayısal büyümeyi beklemesin. Niceliğe değil niteliğe odaklanacağız. Kaynaklarımız sınırlı ilgi alanlarımız ise sınırsız denecek kadar geniş. Bu sınırlı kaynaklar ile geniş ilgi alanları arasında en doğru ilişkiyi kurmak zorunda ve kararındayız.' Prof. Dr. Bilgiç, aynı zamanda Samsun'da ikinci bir devlet üniversitesi fikrine de karşı. 'İkinci, üçüncü hatta dördüncü üniversite de kurulabilir ama bunlar vakıf üniversitesi olarak kurulmalı. İlçelerine üniversite isteyen işadamları biraraya gelip önce vakıf sonra da üniversite kurabilirler, biz de bunu memnuniyetle karşılarız' görüşünde.

Üniversitenin kentle bütünleşmenin çok önemli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Sait Bilgiç, bunun da 'ancak ve ancak teknoloji transfer ofislerinin kurulması ve etkin çalışmasıyla' mümkün olduğu görüşünde. Ne yazık ki geçmişteki şaşaalı söylemlere rağmen, bu ofis kurulmamış ve koca üniversite bu kayıp yıllarda kent sanayisi ile buluşma adına ancak 400 bin liralık bir üretim sağlayabilmiş.

'OMÜ, Samsun'un omurgasıdır' demek bazılarına abartı gelebilir ama bence bu kenttin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatındaki en önemli ve belirleyici kurumdur. Bu kurumun kaybedilen yıllarına sadece ben yanmıyorum, o yılları yakından bilen herkes yanıyor. Ama ben ortaya konan vizyona bakarak gelecek adına umutlanıyorum. Sekiz yıl önceki ilk basın toplantısında ne kadar hayal kırıklığına uğramışsam; üç gün önceki basın toplantısında da o kadar umutlandım. Hüsranımda yanılmamıştım inşallah umutlarımda da yanılmam.

ÖZÜR VE DÜZELTME: Önceki gün yayınlanan 'Kitaplar Arasında Bir Gezinti' başlıklı yazımda Arı İnan'ın derlediği ve Türk Tarih Kurumu'nun yayınladığı bir kitabı anlatmıştım. Ne yazık ki kitabın adını yazmayı unutmuşum. Dikkatli bir okuyucum uyardı. Kitabın adı 'Düşünceleriyle Atatürk' idi. Bu yanlışlıktan dolayı sizlerden özür diliyorum.