İnsan bir koşuşturmacanın içinde günlük yaşamını sürdürüyor. İnsanın yaşadığı çevre büyüdükçe, koşuşturması daha bir yoğunluk kazanıyor. Hele de büyük şehirlerde insanın bu koşuşturması nereye kadar sürecek? Bütün bu koşuşturmalarda yorulan insan kendine zaman ayırabiliyor mu?
Her gün işyerinde, fabrikada veya sosyal hayatın diğer alanlarında çalışan, bir şeyler üreten insan, doğal olarak yoruluyor. İnsanın bu yorgunluğunu giderecek olan en güçlü ilaç eczanelerde satılmıyor. İnsanın kendine zaman ayrılmasıyla bir derece bu yorgunluk giderilebilir. Bu durum ise, insanın ilgi alanlarına göre kendini yaptığı işin dışında meşgul edecek, dinlendirecek, zamanını geçirecek uğraşlarının olması lazımdır. Yine de bu koşuşturmada dinlenmek kolay değil. Gerçi günümüzde iletişim araçları o kadar çoğaldı ki bırakın insanın kendini dinlendirecek bir zaman bulmasına, uykunun dışında her anını bu iletişim araçlarına teslim etmiş görünüyor. Uyumaya , dinlenmeye bile çoğu kez insanın kendisi karar veremiyor. Televizyonların, bilgisayarların ve cep telefonlarının çekiciliği insanı sanal dünyaya hapsediyor. Kendi yanındaki insanla konuşmuyor da Çin'deki insanla arkadaş olmuş onunla konuşmaya çalışıyor. Sıcaklık, sinerji, sevgi, aşk insanlar arasında azalmış, yok olmuş gibi sanki...İnsan en yakınının yanında sanki gurbette yaşıyor.
Peki bu durum insan eliyle nasıl çözülecek? Teknolojiye karşı çıkmak, insanın gözlerini ışığa kapaması gibi tehlikelidir. O zaman devreye çözüm olarak insanın bilinçlenmesi çıkıyor. Teknolojiyi kendimizin ve insanlığın faydalanması anlayışı ile kullanırsak; daha çok mutlu olabiliriz. Hatırlayınız azalan komşuluk ilişkilerinde, biraraya gelindiğinde gençlerin ellerindeki telefonlar ve beraberinde bir suskunluk. Adeta insanın yerini telefon almış...Herkes bu durumdan memnun. Aileler de... Çünkü gençler gürültü patırtı çıkarmıyor. Herkes kendi oyuncaklarıyla çok mutlu gözüküyor.
İçimizde baş gösteren yalnızlık, bizim fıtratımıza ters. İnsan konuşmak ,gülmek;yeri geldi mi ağlamak istiyor. Tabii ki sanal dünyada da ağlamak var.Fakat bizim ruh tellerimizden nağmeler çıkmıyor. Neticede ,birbirini anlamayan, birbirine saygısı azalmış stresli bir insan tipi ortaya çıkıyor.
Sonuç olarak teknolojiyi sonuna kadar kullanalım ; ondan fazlasıyla yararlanalım fakat içimizdeki coşkuyu, sevgiyi insanlığı öldürmesine de müsaade etmeyelim.