Sayın Cumhurbaşkanımızın eğitim ve kültürle ilgili bütün çıkışlarını işlemiştim köşemde. Hatırlayalım:

Ne demişti? Biz dünyayla rekabet edemezsek vagon oluruz, meslek liseleri ileri ülkelerde % 70, bizde tam tersi, bunu düzeltmeliyiz. Gereği için muhalefetin destek ve katkı vermesi gerekir dedim, olmadı.

Sonuç? Yaygınlaşan ve gelişen sadece imam hatipler. Söz, işlenip katkı verilseydi böyle olmazdı.

Başka ne demişti? Okul varsa dershane niye var, dershane varsa okul niye var?

Genel Yayın Yönetmenim Sayın Necdet Uzun'un da dikkatini çekip Üretmek adlı yorum yazdığı Samsun Haber Gazetesi'nin 13 Şubat 2011 tarihli Pazar sohbetim ile TRT, Kon Tv, Ordu Altaş Tv.de kanıtlar suna suna ayrıntılarıyla açıkladığım sistemi tezlemişti sanki. Çok önemliydi bu soru. Haber yaptım ve Allah aşkına, millet aşkına muhalefet etmeyin, katkı verin! Dert müfredat! Onu sınava odaklı olmaktan kurtarıp, bilgi kullandırır yapabilmenin önünü açtı bu soru dedim. İlgi görmedi.

Eğitim davamı sürekli değişen bakanlara da ulaştırmaya çalıştım hep, olmadı. Son olarak da Talim Terbiye Kurulu Başkanından vekil arkadaşımın tanıştırdığı genel müdürlerimizden biri aracılığıyla randevu istedim. Görüşemem, işim çok dedi. 40 yıllık birikimimi reddetti.

Sonuç? Millî kabul görmesi için yaptıkları müfredatlar oraya buraya çekiştirilip duruyor. Sayın Prof. Dr. Halil Berktay'ın deyimiyle (17/09/2017 Kanal 24) ötekileştirme algısı var. Kendilerinden önce dershane yerine doğmuş olan özel kurs merkezlerini gereksiz kılacak müfredatlar yapamadılar, bu yüzden tartışmalar sürüp gideceğe benziyor. Özel okullar da başarılı devlet okulları da sınav odağı ortada durduğu için hala dershane sistemli eğitim vaatleriyle öğrenci çekme yarışında. Sistem zorluyor.

Şimdi 'Teog kalksın, her okul kendi öğrencisini seçsin.' çıkışı da oldukça önemli. Muhalefetin sınav odağını kaldırın o zaman diyerek işlemesi gerekir. Bir çocuk kurultayında ağlayan 7.sınıf öğrencisinin fotoğrafını yayınlamıştım. Şiir okumak istiyorum ama SBS (Teog'un o zamanki adı) izin vermiyor diyordu. Bunun benzeri serzenişler hep vardı. Sayın Cumhurbaşkanı yeni duydu demek ki şimdi gereğini istiyor.

İşe odaklı eğitim sistemine geçmeden sonuç vermez ama yine de isteği haklı. Fitne fesat odaklarının çeşitli yorumlarına kapılmamak lazım. Okullar kendi öğrencisini kendi seçsin. Bazı usulsüzlükler az çok olabilir belki ama seçici okullar rekabetle özel hazırlık eğitim programları oluşturabilirler. Öğrenciler daha iyi bir eğitim sürecinden geçebilir böylece. Öğrenci gitmek istediği okula bir yıl önce başvurur. Okul da onu kendi eğitim standardına hazırlar, daha iyi olur. Gerçi velilerin kurs masrafı okullara kaymış olur ya... İhtimal teog harcaması kadar olmaz. En azından genel sınav gerilimi kalkar ortadan.

Sayın Cumhurbaşkanı kültür ve sanattan da şikayetçi. Sayın Kurtulmuş'a eğitimcisin ne yapacaksan yap(!) demiş. Bu konuda da çok yazdım, konuştum. Yabancı kültür saldırıları yıllardır sürüp gidiyor. Sayın Başbakan Devlet Tiyatrolarında artık yabancı oyunlar sahnelenmeyecek dedi ama yapıldı mı gereği, bakın bakalım kaç yabancı kaç yerli oyun var sahnelerde? Yerli yazar, statükoyu aşabiliyor mu?

Milletin kültürü birkaç istisna hariç sanat eserlerinde yok. Sinema filmleri hep şiddet kokuyor, tiyatro oyunlarının içerikleri milletin değerlerini çiğniyor. Ruhumuzu çaldılar bizim! Fitne, fesat, gerilim şiddet, argo… Aldı başını gidiyor. Çözüm ne? Millî değerlere bağlı kültür-sanat adamlarına yol açmak.

Çok umutlu değilim ama teog ve kültür çıkışı millet hayrına olur inşallah! Öncekiler gibi kısır tartışmalar getirmez. Muhalefet itici, çatışmacı değil çekici, yapıcı ve yol gösterici olsun bu defa.

Eğitim-kültür millî dava, iktidar-muhalefet birlik içinde ortak paydalar yaratmaya çalışmalı artık!