'Alçak yerlerdeki tepecikler, kendilerini dağ zanneder.'
İnsan kendini beğenmese çatlar, ölür. Çünkü her insan kendi kimliğine, kişiliğine inandığı ve değer verdiği kadar; fiziki varlığına da değer verir ve önemser. Bu çok normal bir durumdur. Herkes için geçerlidir. Fakat hiçbir kusuru görünüşte olmayan öyle insanlar var ki güzel olmasına rağmen aynaya bakmaya cesaretleri yoktur. Psikolojik sorunlar, insanı gerçek dünyadan uzaklaştırır. Bazen bu durumun tersi de olur.
İnsanın fiziki kusurları tartışma yapılamaz. Bizi, insanın insan yanı alakadar eder. Zaten kendimizi bu konuda geliştirmek mecburiyetimiz var. İnsanların birbirine saygılı olmaları, birbirini anlamaları, insanın insan yanıyla ilgilidir. Kendini geliştirmiş; ruhen ve manen belirli bir olgunluk seviyesine ulaşabilmiş bir insan etrafını ışık gibi aydınlatır. Zaten ışık varlığını karanlığa borçludur. Bir şey zıttı ile kaimdir. İyilik varsa kötülük de olacaktır. Bizim insan olarak görevimiz, iyiye, doğruya ulaşmak şeklinde olmalıdır. Bir yerde sorun varsa, o sorunun çözümüne katkı yapmak istiyor muyuz yoksa bana ne mi diyoruz? Aslında sorgulanması gereken şey bizim tavrımızdır. Kendimize sorumluluk yükleyebiliyor muyuz yoksa kolaycılığı mı seçiyoruz? Hayatın her alanında bu böyledir.
18 milyon gencimiz, ortaöğretim okullarında eğitim ve öğretim görüyor. Gençlerimizi iyi bir insan olarak hayata hazırlamalıyız. Soran, sorgulayan, araştıran gençlik yetiştirmeliyiz. Gençlerimizi geleceğe hazırlarken kendi kendisiyle barışık, kendi milli kültürünü özümsemiş olarak yüksek insanlık idealiyle yetiştirmeliyiz.
Girişimci bir ruhla yetişmiş bir gençlik, bilimin aydınlık yolunda geleceğe emin adımlarla ilerleyecektir.