Biri Ege'nin bir adasında, öbürü ise bir yaylasında doğmuştu. İkisi de o zamanki adı Mekteb-i Mülkiye olan Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi, hayata maiyet memuru olarak atıldı.

Biri kaymakamlık, valilik, içişleri bakanlığı müsteşarlığı ve milletvekilliği yaptıktan sonra hayata veda etti. Dili sertti, muhatabı kim olursa olsun sözünü esirgemezdi. Gözü karaydı, hem de eline silah alıp mevziye girecek ve Makedonya'da komitacılara, Karadeniz'de Pontus çetelerine mermi çalacak kadar. Onun içindir ki yakın tarihe 'deli' lakabıyla geçti.

Öbürü ise lisans sonrası tahsiline yurtdışında devam etti, Türk öğrenci birliğini kurdu, Mondros sonrası bir yabancı gemiye gizlice binerek, vatana döndü, elde silah dağa çıktı, önce Mestan Efe, ardından da Demirci Mehmet Efe'ye gitti ve Milli Mücadele boyunca düşmana korkmadan mermi sıktı. Onun içindir ki o da 'Efe' lakabıyla anılır oldu.

'Efe' lakaplısı daha uzun yaşadı; 20 yıldan fazla TBMM'de bulundu, milli eğitim, adalet ve dış işleri bakanlığı ve başbakanlık yaptı. 17 yıllık başkanlığı ile Fenerbahçe Kulübü'nün tarihine geçti. Bir gün iki oğlunun kavgasına şahit olur. Küçük kardeş ağabeyinin kazağını habersiz giymiştir. Kavga budur ve küçüğü büyüğüne 'hırsız', büyüğü küçüğüne 'eşek' demektedir. Küçük, ağabeyini babasına 'sana da eşek' dedi diye şikayet eder. 'Efe' lakaplı Başbakan'ın tepkisi ibretlerle doludur: 'Eşekliği kabul ederim ama hırsızlığı asla kabul etmem. Sakın bir daha birbirinize hırsız demeyin.'

'Efe' olanı budur da 'deli' olanı farklı mıdır? Bir gün çocukları biraz da şaka yollu 'Baba; seninle beraber hayata atılanların her şeyi oldu ama senin hiçbir şeyin olmadı, nedir bu hal' diye takılırlar. Cevabı çok nettir: 'Size Deli'nin oğlu diyecekler, bunu önleyemem, bu konuda yapacağım bir şey yok ama siz asla hırsızın oğlu diyemeyecekler, ben bunu dedirtmem.'

Bu kadar da değildir 'deli' denilenin deliliği; bir gün bir meteliği eşinin dostunun yanında köpeğinin önüne atar, köpek hiç oralı olmaz. Arkadaşlarına döner 'köpeğin bile dönüp bakmadığı para için insanlar nasıl böyle küçülebilir' diye sorar.

'Deli' lakabıyla anılan Milli Mücadele'nin Samsun Mutasarrıfı Kapancızade Deli Hamit Bey'dir. 'Efe' lakaplısı ise, yok hayır, lakaplısı değil, elde silah Milli Mücadele'ye katılan ve gerçek efe olanı ise Başbakan Şükrü Saraçoğlu'dur.

Tarihimiz, bilinmeyen kahramanların bilinmesi gereken öyküleriyle doludur; ne yazık ki hem o destanlar yeterince yazılmıyor hem de biz yazılanları bile yeterinde okumuyoruz. Dünyanın en kadim iki milletinden birisi olan ve üç kıtada egemenlikler ve medeniyetler kuran bir milletin tarihinin romanı henüz yazılmamış, sineması yapılmamış, destanı derlenmemiştir. Tarihimiz onu anlayacak ve anlatacak sanat, fikir ve siyaset adamlarını bekliyor. Oraya göz atana sanat, siyaset ve fikir adamları orada sanatın ve dehanın muhteşem parıltılarını görecekler.