Avusturyalı Yahudi Gazeteci Theodor Herzl tarafından 19. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Siyonizm, pek çok kaynakta Yahudiler için bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan bir ulus-devlet ideolojisi olarak nitelendirilmektedir. Herzl ve beraberindekiler ateisttiler. Yahudiliği bir inanç olarak değil, sadece bir ırk olarak görüyorlardı. Onlara göre Yahudiler, en üstün ırktı.Bu yüzden diğer ırklardan ayrı ve kendilerine ait topraklarda yaşamalıydılar. Herzl "Uganda Planı" adıyla tanınan projesine göre, önceleri Uganda'yı ideal vatan olarak düşünmüştü. Filistin'e ise daha sonra karar vermiş zira kutsal kitaplarının bu konuda vereceği azmi oldukça önemsenmiştir.

Siyonistler, Filistin'de toprak elde edebilmek için önce Osmanlı Devleti nezdinde girişimlerde bulundular. Bütün dış borçları ödemeyi taahhüt ettiler! Ancak II. Abdülhamid Han müsaade etmedi. (Teodor Hertzl'in hatıratında II. Abdülhamid Han'ın verdiği muhteşem cevabı bulabilirsiniz.) Osmanlıdan bir şey koparamayan Siyonistler bu kez, İngilizler ve diğer batılı ülkelerle işbirliğine gittiler. Batılı ülkeler Osmanlıyı zayıflatmak için Siyonistlerin kendilerine yanaşmalarını da iyi bir fırsat olarak değerlendirdiler. 1916 yılında Fransa, İngiltere ve Rusya arasında Sykes - Picot Anlaşması imzalandı. Topraklarımızın Fransa, İngiltere ve Rusya arasında paylaştırılmasını öngörüyordu. Filistin'le ilgili maddesinde de; "Diğer ortakların ve Mekke şerifinin muvafakati alındıktan sonra Rusya ile de istişare yapılarak bu bölgede uluslararası bir yönetim kurulsun." Deniyordu. Zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Belfur'dan adını alan ünlü Belfur deklarasyonunda da şöyle deniyordu: "Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı …" Bu deklarasyondan kısa bir süre sonra 1918 yılında İngilizler Filistin topraklarını işgal ettiler. İngilizlerin bu işgali gerçekleştirmeleri zamanın Mekke şerifi Şerif Hüseyin'in yardımıyla ( Osmanlıya ihaneti) oldu.

1922'de Milletler Cemiyeti'nin kararıyla Filistin, İngiltere'nin himayesine verildi. O zamanki Milletler Cemiyeti bugünkü BM gibi sömürgeci ve işgalci güçlerin önünü açmak ve gerçekleştirilen gayri meşru işgalleri uluslararası alanda meşrulaştırmak amacıyla kullanılıyordu. Filistinli Müslümanlar İngiliz işgal yönetimine ve Yahudi göçüne karşı değişik zamanlarda çeşitli mücadeleler verdiler, zaman zaman ayaklanmalar oldu. 27 Şubat 1920 tarihinde 40 bin kişi Mescidi Aksa'da gösteri düzenledi. 8 Mart 1920 tarihinde ilk silahlı çatışma meydana geldi. Kudüs'te çatışmalar oldu. İsrail'in kuruluşu BM tarafından 1948'de resmen onaylandı. Siyonist işgal devleti kurulduğunda Yahudi göçmenlerin sahip oldukları arazi 2 milyon dönümdü. Yani tüm Filistin'in % 7'sine tekabül ediyordu. Bu arada ayrıca belirtmek gerekirse; Yahudilerin, Filistin topraklarına büyük akını 1933-45 arasında geçen 12 yıllık süre içindedir. Bu yüzden bazı tarihçiler Hitler'in Siyonist örgütlerle işbirliği yaptığını ileri sürmüşlerdir. Hitler'in en yakın çevresindeki isimlerin Yahudi olduğu düşünüldüğünde iddianın çok da basite alınmaması gerektiği anlaşılır.

İşgalciler 1967'de işgal altında tuttukları alanı genişletme amaçlı bir savaş başlattılar. Mısır'ın kontrolünde olan Gazze, Ürdün'ün kontrolünde olan Doğu Kudüs ve Batı Yaka işgalcilere teslim edildi. Ayrıca Suriye'nin Golan Tepeleri ve Mısır'ın Sina yarımadası da işgalcilerin eline geçti.Filistin'de gerek İngiliz işgaline, gerekse Siyonist işgale karşı sürekli mücadele verilmiştir.Örgütlü direnişin tek çatı altında toplanması için 1965'te Filistin Kurtuluş Teşkilatı (FKÖ) adı altında bir teşkilat oluşturuldu. Daha önce bu örgüte girmekte tereddüt eden ve kendisinin kurduğu el-Feth'in başkanlığını yapan Yaser Arafat kuruluşundan 2 yıl sonra bu örgütün liderliğine getirildi. (Mahmut Abbas Arafat sonrası lideridir) Filistin halkı 1987'de işgale karşı intifada adı verilen bir direniş başlattı. Bu direnişin öncülüğünü ise Hamas yaptı. Hamas, Müslüman Kardeşler Cemaatinin Filistin kanadının oluşturduğu hareket olup 1987 intifadasında bu isimle tanındı. Hamas'ın öne çıkması FKÖ' nün arka plana itilmesine sebep oldu. Bu durum karşısında işgalci devlet kendisini zorlayan şartlardan kurtulmak, FKÖ' de yeniden öne çıkıp diplomatik alanda Filistin halkını temsil konumunda görünmek için masaya oturmayı kendi açılarından faydalı buldular. 1991'de Madrid süreci "Ortadoğu Barış" başlatıldı. 1993'te FKÖ tarafından desteklenen bir grupla işgal devleti arasında Oslo İlkeler Anlaşması adı verilen bir anlaşma imzalandı. 1994'te Kahire Anlaşması veya Gazze-Eriha Anlaşması adı verilen ilk uygulama anlaşması imzalandı. Sonrasında imzalanan anlaşmalar Filistin halkına toprak ve nüfus kaybetmekten başka bir şey kazandırmamıştır. Hatta ne 29 Eylül 2000 Aksa İntifadası ' 2. İntifada' ( Beyrut Kasabı olarak bilinen ve Cumhurbaşkanımızın Davos'da rezil ettiği Ariel Şaron'un Mescidi Aksa'da teşebbüsünde bulunması da Filistin halkındaki tepkinin aktif bir direnişe dönüşmesine Aksa İntifadasına sebep oldu ve 2005 de Mısır'da İsrail ve Filistin devleti arasında varılan barış anlaşmasıyla intifada sona erdi.) ne de İsrail'in abluka altında tuttuğu Gazze'ye 7 Temmuz 2014'te başlattığı ve 51 gün süren saldırı sonrası intifada ( 3. İntifada) buna mani olacaktır. Acı göz yaşı ve hüzün devam edecektir, çünkü tarih tekerrür ediyor. Dönüp bütün yazıyı yeniden okuyunca ne demek istediğimi daha net göreceksiniz.

Güzel günlere uyanın

Sağlıcakla kalın.