Siyasetçiler bir türlü kabuk bağlayamayan/bağlatılmayan Kudüs yarasının bugününü konuşuyorlar; bense dününde geziniyorum. Bugüne dünün ışığında bakmazsak olayları yeterince algılayamayız. Tarih ders alınacak tek öğretmendir.

Birinci Cihan Harbi'nin daha başı, biz savaşa henüz girmemişiz ama karar vermişiz, gireceğiz. Osmanlı padişahı, İslam Halifesi İngiliz-Fransız-Rus ittifakına karşı 'cihat-ı mukaddes' ilan eder. Fetvanın yazılması 11 Kasım 1914, Fatih Camii'nde okunması ise 14 Kasım 1914'tür.

Tek cihat fetvası değil Sultan Reşat tarafından yayınlanan bu fetva; başka fetvalar da var. Bunlardan birisi 26 Haziran 1916 tarihinde yayınlanmış: 'Türkler dinden çıktılar. İslam'ın kanunlarını ve geleneklerini ihlal ediyorlar. Artık Allah'ın emirlerine uymuyor, emredilenin aksini yapıyor, biz Arapların asırlardır devam edegelen adetlerine saygı göstermiyorlar. ARAPLARIN TÜRKLERE KARŞI CİHADA GİRİŞMELERİ FAZDIR.' Bu 'akla ziyan' cihat fetvası yayınladığında 'dinden çıktıkları öne sürülen Türkler' mukaddes toprakları savunmak için evlatlarını toprağın kara bağrına veriyordu.

Bu kadar da değil, tüm Arap Âlemini ihanete yönlendirmeye yetmemiş olmalı ki bu fetva, aynı adam 10 Eylül 1916'da da 'İslam dünyasındaki bütün kardeşlerimi bu yıkıcı, bozguncu, aptal ve alçak kişilere itaat etmemeye çağırıyorum. ALLAH'A İTAAT ETMEYENLERE İTAAT EDİLMEZ' diyecektir.

Aynı şahıs bir taraftan 'mukaddes toprakları' o arada 'Kudüs'ü' savunan Türklere karşı ihanet fetvaları yayınlıyor öbür yandan Yahudilerle görüşüyor, Siyonist liderlere 'aşağılık mektuplar' yazıyor, oğlu Filistin'i teslim anlaşmaları imzalıyordu.

Şu şatırlar da o şahsın Amerikan Siyonist Teşkilatı'nın Başkanı Felix Franfurter' gönderdiği 3 Mart 1919 tarihli mektuptan: 'Biz Araplarla Yahudilerin ırk bakımından yeğen olduklarını inanıyoruz. Biz Araplar bilhassa içimizde aydın olanlar Siyonist hareketine derin bir sempatiyle bakıyoruz. Biz Yahudilere yurtlarınıza hoş geldiniz diyoruz… Yahudi hareketi milli bir harekettir ve emperyalist değildir. Bizim hareketimiz de millidir ve emperyalist değildir. Suriye'de her ikimize de yer vardır. İki hareketimizden hiçbiri diğeri olmadan gerçek bir başarıya ulaşamaz.'

Şu demeç de onun oğluna ait: 'Sami ailesinin iki ana kolu olan Araplar ile Yahudiler birbirlerini anlıyorlar. Kendi kaderini tayin etme ve millet olma ilkelerinin rehberliğinde yürütülecek olan barış konferansında gerçekleştirilecek fikir teatisinin sonucunda, her iki milletin de amaçlarının gerçekleştirilmesi yolunda kesin bir ilerleme kaydedeceğini umuyorum. Araplar Siyonist Yahudileri kıskanmıyorlar ve onlara karşı adaletli bir şekilde davranmaya niyetliler ve Siyonist Yahudiler de kendi bölgelerinde adil bir şekilde davranılmasını sağlama niyetleri konusunda Arap milliyetçilerine güvence vermişlerdir. Türklerin Filistin'de çevirdiği entrikalar Yahudi yerleşimciler ile yerel halk arasında kıskançlığa neden olmuştu, ancak Araplar ile Yahudilerin amaçlarına dair karşılıklı anlayış kısa sürede, bu eski şüphelerin son izlerinin de yok olmasını sağlayacaktır. Nitekim son iki yıl içinde Arapların gerek Suriye'de gerekse diğer yerlerde elde ettiği askeri başarıların temellerini atan Arap Gizli Devrim Komitesi'nin çalışmaları sayesinde, aslında bu şüpheler savaş öncesinde zaten ortadan kalkmıştı.'

Türk'e düşmanlığın, Türk'e ihanetin acısını o topraklarda, ne yazık ki, yüz yıldan beri günahsız insanlar çekiyor. Bugün Kudüs'te yaşanan acıların temelinde o ihanet yatmaktadır. Hain kim, baba-oğul kim diye soracak olanlara da hemen söyleyelim: Baba Şerif Hüseyin, oğul Kral Faysal… Ne yazık Peygamber soyundan geldiğini iddia edenler Peygamber mirasına ihanet etmişlerdir.

Bütün bunlar nereden mi aklıma geldi; Suudi Prensi bilmem kimin Filistin lideri bilmem kime sabır tavsiye ettiği' haberleri vardı dün basında, onu okuyunca hatırladım bunları ve acı acı gülümsedim. Gerçi aynı sülale değillerdi ama aynı anlayışın temsilcileriydiler. Aile değişiyordu ama tavır değişmiyordu.

Bir de bunların, yani Şerif Hüseyin'le oğlu Faysal'ın Siyonist Lider Weizmann'la yaptıkları anlaşma vardır. Onu da bir gün yazarız kısmet olursa.