1982 Anayasası'na göre, bazı özel durumlarda askıya alınma hali hariç, herkes haberleşmenin gizliliği esasına bağlı bir şekilde haberleşme özgürlüğüne sahiptir. Bu açıdan haberleşme hakkına saygı göstermesi zorunluluğu çeşitli düzenlemelerle koruma altına alınmıştır.

Belli bazı suçlar bakımından yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı tarafından karar veriliyorsa bu karar derhal hakimin onayına sunulur ve hakim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz. Bu çerçevede delil elde edilirse bu delil hukuka aykırı delil hükmünde sayılır. Ayrıca kişiler arasındaki konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Ancak Yüksek Yargıtay'ın da istikrar kazanmış yaklaşımına göre kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin, kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, yağma, rüşvet, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen hallerde; haksız bir saldırıyı önlemek ve o an için mevcut durumu sabit hale getirmek adına, bir daha elde edememe veya kaybolma olasılığı bulunan kanıtların tespiti ve kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunmak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinlemek ya da kaydetmek hukuka uygundur. Bu açıdan kişiler adli ve idari soruşturmaya konu olan iddiasını ispatlamak gayesiyle bu tür bir eylemde bulunuyor ise, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle tasarrufta bulunmadığı düşünülmeli ve bu delile yasak delil muamelesi yapılmamalıdır. Buna karşılık dinleme ve kayıt ile ilgili bir hazırlık içerisine girilmesi halinde yani tesadüfen değil organize şekilde, delil yaratma düşüncesi içinde hareket edildiğinde elde edilen delilin hukuken kullanılması olanağı ortadan kalkacaktır.

Örneğin bir kamu personelinin esasında vazifesi olan bir hususta işi sürüncemede bırakarak sorunun halledilmesi için rüşvet istemesi durumunda bununla ilgili yapılan telefon görüşmelerinin kaydedilmesi mümkündür. Zira rüşvet talebine yönelik beyanın bir daha tekrarlanmaması ve bu sebeple delil elde edilememesi olasılığı yüksektir. Ansızın gelişen bu durum karşısında ses kaydı yapılması zorunlu ve hukuken caizdir. Esasında Türk Ceza Kanunu, ortaya konulan delilin, kanuna aykırı olarak elde edilmesi durumunda reddolunmasını öngörmüştür. Bununla birlikte yukarıda belirttiğimiz çerçeveye sadık şekilde delil elde edilmesi durumunda yargılamada kullanılması olanaklı olacaktır.