Bazıları 'bu da aklına nereden geldi' diyebilir. Asıl sorgulanması gereken aklımıza gelmesi değildir, aklımızdan çıkmasıdır. Kendisini ahlak kurallarından soyutlamış bir basın, özgürlüğün, hak ve hukukun dostu ve savunucusu değil, en tehlikeli düşmanıdır. Zulmün, haksızlığın, hukuksuzluğun ve ahlaksızlığın en hayasız müttefikidir. Onun içindir ki her meslekte önemli olan 'meslek ahlak kuralları' basında çok daha önemlidir. Hele de iletişimdeki akıl almaz gelişmelerin yarattığı sosyal medya gerçeği karşısında ahlak kuralları her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadır.

Hep konuşuruz, dilimize pelesenktir 'Basın Ahlak Yasası' deyimi, ama nedir, ne değildir, çoğumuz bilmeyiz. Adında yasa kelimesi geçse de yasa değildir, bir kurallar bütünüdür, uyulmaması bireyler ve doğal olarak toplum için son derece tehlikeli ve zararlıdır ama tekrar edelim ki bildiğimiz anlamda bir yasa değildir.

Değişik metinler vardır, bunlardan birisi Basın İlan Kurumu Genel Kurulu'nun, 20 Mayıs 1964 tarihinde aldığı 25 no'lu karar metnidir. 'Basın Ahlak Esasları' başlığını taşıyan bu metne göre 'Bir kamu hizmeti olan gazetecilik mesleği, bu mesleğin dışında kalan özel ya da ahlaka aykırı maksat ve menfaatlere alet edilemez ve kamu menfaatlerine zarar verici bir şekilde kullanılamaz. Ahlaka aykırı ya da müstehcen yayın yapılamayacağı gibi yazılarda, galiz(kaba ve çirkin) kelimeler kullanılamaz, şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamaz. Kamu yararını ilgilendirmeyen hallerde, fertlerin özel hayatları, küçük düşürücü şekilde teşhir edilemez. İftira ve isnatta bulunulamaz. Doğruluğu şüpheli haberler, araştırılmadan ve doğruluğuna emin olunmadan yazılamaz.'

Bu kadar değil, ben özetlemeye çalıştım. Çünkü iki metin daha var, meslek kurallarını belirleyen, onlardan da bahsetmek ve alıntı yapmak gerek. Bunlardan birisi Basın Konseyi'nin diğeri de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin kurallar metni.


Basın Konseyi de gazeteciliği 'kamusal bir görev olarak' tanımlıyor ve 'gazeteciliğin, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemeyeceğine vurgu yapıyor. Basın Konseyi'nin 16 madde halinde sıraladığı kurallara göre ' Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın konusu olamaz. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde gerektirmedikçe yayınlanamaz. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse 'suçlu' ilan edilemez. Gazeteci görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakınır. Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar.'

Kısa bir özet de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin 'Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nden' yapacağım. Bu bildirgeye göre de ' Gazeteci, halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır. Bilgi ve haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüklerini ne pahasına olursa olsun savunur. Kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayınlamaz; kaynak açık olmadığında, yayınlamaya karar verdiği durumlarda da kamuoyuna gerekli uyarıları yapmak zorundadır. Temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve metinlerle belgeleri değiştiremez, tahrif edemez. Yanlış, yanıltıcı ve tahrif edilmiş yayın malzemesi kullanmaktan uzak durur. Bilgi, haber, fotoğraf, görüntü, ses, belge elde etmek için yanıltıcı yöntemler kullanamaz. Özel yaşamın gizliliği ilkesini ihlal edemez. Gazeteci, yayınlanmış her yanlışı en kısa sürede düzeltmekle yükümlüdür. Gazeteci, istismar edilmemesi, kötüye kullanılmaması ve kabul edilebilir boyutlar ile biçimde yapılması kaydıyla, cevap hakkına saygılı olmalıdır. Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur. Bilginin, haberin yayını ya da yayınlanmaması karşılığı hiçbir maddi veya manevi avantajın peşinde olamaz. Gazeteci, devlet başkanından milletvekiline, iş adamından bürokratına kadar haber kaynağı olarak da kabul edilen kişi ve kurumlarla iletişimini ve ilişkisini meslek ilkelerini gözeterek yürütür. Her ne amaçla olursa olsun, tehdit ve şantaj gibi yollara başvurmaz. Gazeteci bu şekilde baskılara da karşı koyar.'

Günümüzde ne kadar önemsendiğini (ya da önemsenmediğini) gördükten sonra, bu kuralların hatırlanmasına değil, hatırlanmamasına şaşmak ve hayıflanmak gerekmez mi? Vah benim güzel mesleğim!!!