Önceki gün, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nde Şube Müdürü Abdullah Yangöz'ün daveti üzerine Kavak'ta bir toplantıya katıldım. Konu 'oku' maktı. Yeterince okuyor muyuz, okumuyorsak niye okumuyoruz, neyi ve nasıl okumalıyız soruları ilçe yöneticileri, okul müdürleri, öğretmenler, veliler ve öğrencilerin katılımıyla iki gün boyunca tartışıldı.

Ben, Kavak'a OMÜ Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şener Şentürk ve fakülte sekreteri Tevfik Yılmaz Demir ile birlikte gittim. Tevfik Yılmaz Demir aynı zamanda öğretim görevlisi de. Eski arkadaşım, Şener Hoca ise doğum yeri itibariyle hemşerim. Keyifli, yararlı ama aynı zamanda tartışmalı bir birliktelik oldu.

Tartışmamız Şener Hoca ileydi ve şahsi değildi, geneldi, -her ikimizin de okumayı çok sevdiğimiz ve okunmasını hararetle tavsiye ettiğimiz- kitap üzerineydi. Ben Türkiye'de kitapların 'her şeye rağmen ucuz olduğu' görüşünü dillendirdim. Mukayeseyi sigara üzerinden yaptım. İki paket sigara fiyatına bir kitabın alınabildiği ülkemizde 'kitap fiyatlarının kitapsızlığa bahane olamayacağını' savundum, hala da savunuyorum.

Şener Hoca ise, özellikle çocukların kitap alma imkanlarının oldukça kıt olduğunu, çocukların ve gençlerin 'kitap tiryakisi' oluncaya kadarki süreçte çok ucuza kitap edinebilmelerinin doğru olacağını savundu. Ona göre 'tiryakilik' oluştuktan sonra artık kitap kimseye pahalı gelmezdi.'

Şener Hoca'yla mutabık olduğumuz bir konu var, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının bir zamanlar yaptıkları kitap yayınlarını terk etmelerindeki yanlışlık. Her ikimiz de o yayınları özlemle andık. Onlar muhteşem yayınlardı ve herkesin rahatlıkla alabileceği fiyatlardaydı. Asıl görevi eğitim ve kültür olan iki ana kurumun eğitimin verilmesinde ve kültürün hem kaydı hem de nakli konusunda en önemli araç olan kitaptan niçin ve nasıl vazgeçtiğini anlamak mümkün değil.

Kitap, belki çocuklar ve gençler için pahalı olabilir ve bu husus yeterince okumayışımız ana sebepleri arasında yer alabilir ama kitapsızlığımızı açıklamada tek başına yeterli olmaz. Kitap alanlar hala her şeye rağmen gençler ve dar gelirliler. Almayanlar ise kitap fiyatlarından hiç de etkilenmeyecek ekonomik güce sahip serbest meslek mensupları, tüccarlar ve işadamları. Bir gecede bir yemek masasında bıraktıkları paranın onda birini bir yıl boyunca kitaba ayırmayan o kadar çok zenginimiz var ki!

Mobilya mağazaları ya da fuarları kitapsızlığımızın en net teşhir mekanlarıdır. Koltukların, karyolaların ve aksesuarların her türlüsünün sergilendiği bu mağaza ve fuarların hiçbirinde bir iki küçük örneğin dışında bir kitaplık göremezsiniz. Alıcısı olmayan malın satıcısı olur mu? Alınmayacak malı hangi işadamı üretir ki? Bedenimize verdiğimiz değeri beynimize veremediğimiz sürece bizim uluslararası yarışta öne geçmemiz mümkün mü?

Bir mutabakata varılmasa bile -ki bir iki toplantıyla mutabakata varılmasını ve sonuca gidilmesini beklemek zaten hayaldir- bir araya gelinmesi, sorunların masaya yatırılması ve çözüm aranması bile güzel. Düzenleyenlere, katılanlara teşekkürler.