Evvel zaman içinde ülkenin birinde bir milletvekili trafik kontrol noktasında durdurulmuş ve kendisinden görevli trafik personeli tarafından şahıs ve araç bilgileri istenmiştir. Bunun üzerine milletvekili kendisini tanıtmış, görevli personelin kendisini tanımaması üzerine, nasıl tanımadığı gerekçesiyle personeli azarlamış ve olay mahallini terk etmiştir. Daha sonra milletvekili emniyet müdürlüğünü aramak suretiyle görevli emniyet mensubu hakkında tahkikat başlatılmasını sağlamış ve neticede görevini yapan memura 'uyarma' cezası verilmiştir. Buradan hareketle emniyet teşkilatının o ülkenin tüm milletvekillerinin sima ve görünümüne yönelik çalışma başlatması ve personelini bilinçlendirmesi gereği ortaya çıkmıştır, denilebilir mi? Elbette hayır! Yaşanan bu hadise üzerine makamın sağladığı gücün etkisini görmemek mümkün değildir. Trafik personelinin onca iş yüküne rağmen bir de böylesi durumlarla karşılaşması hukuken ve iş ahlakı gereği kabul edilebilir değildir.

Yine aynı ülkede bir başka olayda o ülkenin yasalarına göre 'çakarlı' araç kullanmaması gereken bir kişi trafik kontrol noktasında durdurulmak istenmesine rağmen durmamıştır. Bir başka kontrol noktasına haber verilmesi üzerine araç yine durdurulmak istenmiş, araç yine durmamıştır. Nihayet üçüncü noktada araç durdurulabilmiştir. Burada yapılan kontrolde araç sürücüsü, bir milletvekilinin danışmanı olduğunu beyan etmiş ve akabinde bu kişi de kontrol noktasından ayrılmıştır. Bu gelişme üzerine yasaya aykırı olmakla birlikte yerel emniyet müdürlüğü tasarrufu ile milletvekili danışman araçlarının da trafik denetiminden muaf olduğu kabul edilmiş ve personele bildirimde bulunulmuştur. Burada da söz konusu durumun hukuki açıdan izahı güçtür. Hukuku tevkif eden ve adalet duygusunun yontulmasına yol açan bu yaklaşımın terk edilmesi zorunluluk arz etmektedir.

Neyse ki yukarıda anlatılanlar ülkemiz gibi hukukun üstünlüğünün hüsn-ü kabul gördüğü, güçlülerin sadece haklı olmaları halinde eşit hukuki muameleye muhatap kılındığı, hiç kimseye ayrıcalıklı işlemin yapılmadığı, Hz. Ömer adaletinin hüküm sürdüğü ülkelerde yaşanmamaktadır. Ne kadar kıvanç duyulsa azdır(!)