Milletvekili aday listeleri açıklandı ve her zaman olan yine aynıyla oldu. Kimileri bir listeyi yere yurda sığdıramazken diğer listeleri yerden yere vuruyor, kimileri de kendi partisinin listesine isyan ediyor. Kimileri de bu isyanlara şaşırmış görünüyor; onlara göre 'seçmen listeye bakmaz, lidere bakar ve hangi lidere inanıyorsa onun listesi ne olursa olsun oyunu verir.'

Doğrudur, seçmenin büyük kesimi listeye pek bakmaz ama özellikle mensubu ve dolayısıyla seçmeni belli bir ideolojik kökenden gelen partilerde durum bu genellemeye pek de uymaz. Gençliğinden itibaren belli değerlerle bir ideolojiye ve dolayısıyla bir partiye intisap eden insanlar partilerinin adaylarında o ideolojiye sadakat ama onun yanında liyakat de ararlar. Ve o insanların bu hassasiyeti önce ailelerinden başlayarak ve sonrasında akrabalarından çevrelerine taşarak genişler. Hele bir de aynı çizgide olan ya da en azından öyle gözüken alternatif bir parti varsa.

Parti genel başkanlarının ve genel merkez kadrolarının seçeneklerin fazla olduğu bir dönemde gelebilecek ya da kaçabilecek her bir oy konusunda çok hassa olması gerekir. Hele de seçim sisteminin her seçim bölgesindeki seçmen sayısına göre bir veya iki milletvekilinin çok az oy farklarıyla kazanılıp ya da kaybedildiği bir ortamda bu hassasiyet daha da önem kazanır.

Adayın tanınmaması çok da önemli değildir, yeter ki tanıtılabilir olsun. Öz geçmişi, müktesebatı, bilgisi ve birikimi topluma rahatlıkla sunulabilecek bir adayın tanıtımı çok kolaydır. Çoğu zaman sorun bilinmeyenin tanıtılmasında değil, bilinenin anlatılamamasında, savunulamamasındadır. Bilinmeyenin getiremediği oydan çok, bilinenin kaçıracağı oydadır. Ve vekillik kaçan bir oyun ucundadır.

Bir de şu var; Türkiye'yi zor günler bekliyor; 25 Haziran sabahı 23 Haziran akşamından daha sıkıntılı olacaktır. Listelerin topluma sunumunda ya da toplumun listeleri değerlendirmesinde adayların bu zorluğu göğüsleyecek bilgi, birikim ve liyakatte olup olmamaları da önemli olacaktır.

Seçmenin yerel ya da genel, ülkesel ya da bölgesel milli endişelerinden kendi yakınlarına, yandaşlarına ve şakşakçılarına ikbal sağlamaya heveslenenler kaybedecek, yakınları ve yandaşları yerine hak edeni ya da toplumda karşılığı olanı seçenler kazanacaktır.

25 Haziran sabahına kim kazanırsa kazansın birlik ve beraberlik içinde uyanabilmek zorundayız. Zira bizi bekleyen zorlular ancak bu şuurla aşılır.