Ne yazık ki hazır değiliz. Zaten, hiç olmadık ki! Saklı gizli değil açık açık geliyor tehlike ve biz dün olduğu gibi bugün de 'bir şey olmaz' rahatlığı içinde kaderimize sürükleniyoruz. Geçen Perşembe günkü yazımın konusu da buydu, bu 'yaklaşan tehlike' ve yine bu vurdumduymazlıktı.

Yunanlıların gayet planlı programlı bir şekilde yürüttükleri 'Pontus Soykırımı' yalanı ve suçlamasını biz bilmesek de duymasak da dünyada her geçen gün daha çok insan duyuyor ve bu adi yalana inanların sayısı şu veya bu gerekçeyle her geçen gün biraz daha artıyor. Tek başına gelmiyor bu yalan suçlama, yedeğinde de 'Süryani Soykırımı yalanı ve suçlamasını' sürükleyerek geliyor. Ermeni Soykırımı yalanına adı Türk olan, cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı taşıyan kimi sözde aydınlarımızın nasıl inandıklarını ve nasıl destek olduklarını hatırladıkça gelen tehlike karşısında dehşete düşmemek mümkün değil.

Gafletin dalalet ve hatta ihanetle yarıştığı bir ortamda himmet sahipleri de var ve hele ki varlar. Bir taraftan 'yaklaşan tehlikeyi' haber vermek için çırpınıyorlar diğer taraftan da onların 'Yunan vatanı' diye sunmaya çalıştıkları bu toprakların nasıl kadim bir Türk vatanı olduğunu bir ilim adamı gayreti ve güvenilirliği içinde ortaya koyuyorlar.

'Üç kitaptan' bahsetmiştim geçen yazımda, hem geçmişteki gafletimizi, hem yaklaşan tehlikeyi hem de bu toprakların Türklüğünü anlatan üç kitaptan. KTÜ öğretim üyelerinden Doç. Dr. İsmail Köse'nin 'İngiliz Arşiv Belgelerinde ARAP İSYANI' adlı eseri mutlaka okunması gereken bir kitap. Tamamen resmi belgelere dayanılarak yazılmış bu kitapta sadece Şerif Hüseyin ve oğullarının Osmanlıya ihaneti yok, İngilizlerin bir ihaneti nasıl sabırla ve gizlice tezgahladığı ve bizim gözümüzün önündeki ihaneti nasıl fark edemediğimiz de var. Bir ihanetin ve bir gafletin hislerden uzak ve tamamen belgelerden ibaret hikayesini okumak isteyenlere hararetle tavsiye olunur.

Prof. Dr. Salim Cöhçe'nin ince fakat muhtevaca oldukça hacimli ve son derece önemli eserinin adı 'Günümüzde Pontusçuluk Faaliyetleri.' Salim Hoca, bu kitabında Karadeniz'in tarihini, Türklüğünü bilimin ışığında vurguladıktan sonra asıl konuya geçiyor, Yunan Hükümeti öncülüğünde başlatılan ve süratle gelişen, giderek tüm dünyaya yayılan Pontusçuluk faaliyetlerini anlatıyor ve yaklaşan tehlikeye dikkat çekiyor. Prof. Dr. Cöhçe'nin kitabında kamuoyu tarafından hemen hiç bilinmeyen ama bir süreden beri aynı çevrelerde oluşturulan bir başka konuya da atıf var, o da Süryani soykırımı hazırlığı ve bu konudaki işbirliği. Eğer geleceğe bugünden tedbir almak şart diye düşünüyorsanız bu kitabı da aynı hararetle tavsiye ederim.

İlhan Aslan, bu toprakların genç bir evladı, bu kentte yaşıyor. 'Ortaçağ'da Karadeniz ve Türkler' onun yüksek lisans tezi. Yazar bu kitapta 'dönemin kaynaklarından hareketle Karadeniz'in sınırlarına dahil olan ve Kelkit Havzası olarak adlandırılan bölgedeki Türk varlığının Ortaçağlardaki izini' sürüyor. O havzayı ne zaman ve nasıl 'ebedi vatan yaptığımızın' kısa öyküsünü bir bilim adamı ciddiyetiyle anlatıyor. Ben İlhan Aslan'ın bu ilk kitabını büyük bir keyifle ve istifadeyle okudum. Aynı şekilde bu çalışmayı da herkese öneririm.

Tabii, Karadeniz Türklüğü, Karadeniz tarihi ve yaklaşan tehlike Pontusçuluk söz konusu olunca OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu'nun anmamak olmaz. Ben 2018-19 eğitim ve öğretim döneminde Sayın Tellioğlu'nun çok geniş platformlara davet edilerek konunun aydınlatılmasına katkı vermesinin çok yararlı olacağına inanıyorum. Gerek kamu ve gerekse sivil toplum kuruluşlarının en kısa zamanda Pontus tehlikesine odaklanması şarttır. Zaman aleyhimize işliyor.