Cumhuriyeti sevmeyebilir; monarşi, oligarşi, saltanat ve hatta istibdat isteyebilirsiniz. Devletin kanun karşısında eşit ve özgür vatandaşı olmak yerine sultanın kulu olmak size daha uygun düşebilir. Onun için de Cumhuriyeti reddedip saltanatı ve bir satır önce dediğim gibi istibdadı da isteyebilirsiniz. Bu sizin en tabi hakkınızdır ve kimse de bir şey diyemez.

Cumhuriyeti eleştirebileceğiniz gibi Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü de O'nun silah ve dava arkadaşlarını da eleştirebilirsiniz. Bu da bu cumhuriyetin size bahşettiği bir haktır ve bundan dolayı da kimse size herhangi bir şey söyleyemez.

Ama siz de elinizde belge olmadan Cumhuriyete de onun kurucularına da isnat ve iftiralarda bulunamaz, hakaret edemezsiniz; tabii insansanız ve tabii haysiyet ve onur sahibiyseniz. Ya susarsınız ya da susmazsanız attığınız kepaze iftirayı ispat edersiniz, yok ispat edemiyorsanız da hem tarih hem de millettin vicdanında mahkum olursunuz.

Adı gereksiz, bir partinin mensubu, bilmem nerenin il genel meclis üyesiymiş. Yani Cumhuriyetin bahşettiği siyasi özgürlüğün nimetlerinden yararlanan birisi, bir sosyal medya paylaşımı yapmış ve 'İngiliz sömürgecilerinin kurduğu 100 yıllık vesayet geçmişi geride kaldı. Bugün yeni bir dönemin başlangıcıdır. Artık bizim milletimizin asrı başlıyor' diye yazmış.

'İngiliz sömürgeciliğinin kurduğu 100 yıllık vesayet' söylemi hem tarihi gerçeklere ters hem de bu millete hakaret. Bu Cumhuriyeti beğenip beğenmemekte serbestsiniz ama bu Cumhuriyete çamur atmakta, Cumhuriyete çamur atıyor gözükerek bu millete hakaret etmekte hiç de serbest değilsiniz. Yasalar falan değil ama tarih ve bu milletin sağduyusu her tezviratın, her hakaretin hesabını vicdan mecrasında, ahlak mecrasında er veya geç sorar.

Çok yazdım, çok söyledim, bir kere daha, gerekirse bin kere daha söyler ve yazarım: Cumhuriyet Osmanlı'yı yıkmadı, Osmanlı yıkıldığı için Cumhuriyet kuruldu. Yıkılan da bizimdi kurulan da bizim, eğer gerçekten başlayan bir şey varsa bilesiniz ki o da bizim olacaktır. Milletin tarihini numaralandırmak ya da evrelere falan ayırmak gafletin değilse bile cehaletin ifadesidir.

Çakma tarihçiler bilir ama bilmezden gelir, Osmanlı sevdalısı geçinen gerçek cahiller de bilmezler ki, son Osmanlı sultanı azledilmemiştir, firar etmiştir. Hem de '100 yıllık vesayeti kurduğu' söylenen 'İngiliz sömürgecilerinin' himayesinde ve onların savaş gemisiyle yine onların müstemlekesine. Saltanat son padişah Vahdettin varken kaldırılmamış, o vatanından firar ettikten ve taht boşaldıktan sonra kaldırılmıştır.

Haksızlık etmeyelim, sadece Vahdettin tiplemesi yoktur Osmanlı hanedanında bir de II. Abdülhamit vardır, hem de aynı babanın evladı olan. 31 Mart olayından sonra tahttan indirilip Selanik'te mecburi ikamete tabi tutulduğunda kendisine sığınma teklifinde bulunan Alman, İngiliz, Fransız elçilerine her Türk'ün gurur duyacağı şu muhteşem cevabı verir: 'Ellerimi cımbızla koparacaklarını bilsem, bir ecnebi devlete ilticayı düşünmem. Vatanımdan kaçmak utanç sebebidir. Hatta bu benim gibi 33 yıl padişahlık yapmış bir insanının işleyemeyeceği en büyük alçaklıktır. Ben Allah'ıma ve kaderime bağlıyım.'

Dedim ya hepsi de bizim diye. Abdülhamit de bizim Vahdettin de. Biri ölümü vatanında bekleyen diğeri kurtuluşu İngilizlerin organizasyonu ve onların vapuruyla yurt dışına kaçmakta bulan.

Cehalete benim lafım yok ama sözü geçen birilerinin onlara 'dur' demesi pek şık olur. Aksi yol olur ki yarın o yoldan kimlerin geçeceği bugünden hiç de bilinmez.