Önümüzdeki hafta yapılacak olan 25. Adana Altın Koza Film Festivali'ne, gazetem ve HABERHAYAT haricinde, sadece sinema yazmakta olduğum SEKANS sinema dergisinin yazarı olarak davet edildim. Oraya gidişimin asıl amacı, ileride Samsun'da yapılabilecek bir film festivali için doneler toplamak, fikir edinmek. Yapılacak röportajlar, izlenecek filmler, bunun yanında kar olarak kalacak bana.

Bu film festivali fikrini döne döne vurgulamam, ilgiyi canlı tutma çabamdan ileri geliyor. Bu hevesim yirmi yılı aşkın süredir devam ediyor ve yılmaya da hiç niyetim yok. Geçenlerde Baki Sarısakal'ın Samsun Eğlence Tarihi adındaki çalışması geçti elime ve sık sık vurguladığım, Samsun'un aslında bir kültür merkezi, bir sanat kenti olduğu gerçeğini, üzerine kattığım yeni bilgilerle, bir daha gördüm.

  1. yüzyılın başındaki yoğun gayrımüslüm bir nüfusa sahip olduğumuzu biliyoruz. Merkezi mahallelerimizden Selahiye, eskiden Ermeni Mahallesi olarak anılırmış. Bu insanlar aracılığıyla tiyatro da, sinema da Samsun'a çok erken dönemlerde gelmişler. İlk tiyatro binamızı 1883'te Reji civarında Ermeniler, Ermeni Tiyatrosu olarak kurmuşlar. Sonra şu anda Cumhuriyet Meydanı'nda mobilyacılar arastasında Meşrutiyet Tiyatrosu kurulmuş ve arkası gelmiş. Meşhur tiyatrocu Tomas Fasulyeciyan, bu tiyatroların kuruluşuna önayak olmuş. 1909'da kurulan Osmanlı Dram Kumpanyası'na kadar gayrımüslümlerin tiyatrodaki hakimiyeti sürmüş. Cumhuriyet döneminde Darülbedayi'nin Anadolu Turnesi, 1924'te Samsun'dan başlamış. 1928'de Samsun'da Gençler Mahfeliadlı bir tiyatro topluluğu varmış ve sinemamızın ünlü komiği Vahi Öz, buradan yetişmiş. 1966'da ilk oyununu sergileyen Oda Tiyatrosu, 2000li yıllara varamadan kapanmış belki, ama içinden bugün faaliyetlerini sürdüren yaklaşık on kadar topluluk çıkmış.

Samsun'un sinema macerası da tiyatro macerası denli yoğun. Gerçek anlamda sinematografla ilk tanışma, 1909 yılında Sinyor Riçi adında bir gayrımüslümün kumpanyası sayesinde gerçekleşir. Yukarıda andığım Meşrutiyet Tiyatrosu'nda gerçekleşir bu gösterimler. (Sinyor Riçi, Samsun Belediye Binası'nın projesini çizen mimar aynı zamanda). İlk sinema salonumuz ise Boduroğlu Sineması imiş (Eski Zafer Sineması; 1926'da Hilali Ahmer, 1927'de de Zafer-i Milli adını alacaktır). 1912'de Venüs Sineması açılmış Selahiye'de. 1913'te Pathé, 1915'te Kristal ve Osmanlı Sinemaları açılmış. Daha ne sinemalar gelmiş geçmiş: Varyete, Alemdarzade, Pertev, Yeni (Sonradan Milli), Süreyya (sonradan Samsun ve sonrasında Kazım Paşa), Halkevi (sonradan Lale), Ferhan (sonradan Sümer), Yıldız, Renkli, Kent, Emek, Konak, Büyük (sonradan Selçuk), Galaksi, Planet, Cep ve yazlık sinemalar Park, İnci, Dünya, Ömür, Çiçek, Belediye, Kervansaray! Samsun'da uzun yıllar film işletmecilerinin bürolarının bulunmasını gerektirecek kadar canlı bir sinema hayatı varmış Samsun'da. O zamanların Samsun'u da şimdikinin beşte biriyken hem de…

Bugün sinemalar AVMlere tıkılmış belki ve seyircisi de o eski yılların seyircisi değil görece. Fakat, ben kentlerin de insanlar gibi DNAlara sahip olduğuna inanırım. Samsun'un genlerinde olan sanat, layık olduğu seyirci sayısını yine kendi içinde bulacaktır. Türkiye'nin en yüksek öğrenci nüfusunu barındıran illerinden biriyiz. Halk Dansları Festivali'nin, Fuar'ın zamanında bu kente getirilerini akıldan çıkarmayalım. Bir film festivali de, belki ağır ağır, ama gelenekselleştikçe kentin marka değerini artırarak, silüetini de değiştirecektir.

Bu fikre kentçe sahip çıkmamız gerekiyor. Benimle aynı fikirde olanların bana ulaşmalarını istiyorum. Evet, milletçe zor zamanlardan geçiyoruz ve sıkıntımız diz boyu, biliyorum. Ama her şeyin çözümü de ekonomide değildir. Birlik olduğumuzda bu kentin de ülkenin de kaderi değişir.

Sanatla, sevgiyle kalın…