Fuzuli 'Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil' der. Kami Mehmet
Efendi de "Güle gûş ettiremez yok yere bülbül inler / Varak-ı mihr ü
vefayı kim okur kim dinler" diye yakınır. Tam da o günlerdeyiz ya da
ben o hal üzereyim. Yazmanın yük olduğu an bu an olsa gerek.
Yok, yere yazdığımızı, yok yere konuştuğumuzu düşündüğüm anlar olur
kimi zamanlar bülbülün yok yere inlemesi misali. Cühelanın bu
sözümüzden bile kendimizi bülbüle benzettiğimiz gibi hiç de aklımızda,
fikrimizde olmayan, olmayacak olan bir aptal sonuç çıkarması
ihtimalinin hiç de az olmadığı bir ortamdayız. Cehaletin kol gezdiği
ve işin daha da hazini cühela kendi cehlinin farkında olmadığı
günlerde biraz izan, biraz irfan ve hadi 'tevazuun fazlası kibirdir'
sözü gereği söyleyelim ki biraz da ilim sahibi her insan için yazmak
ve konuşmak gerçekten yüktür. Ha buza yazmak ha sağırlar ülkesinde
insanları iyiye, güzele, doğruya çağırmak!
Uzun zamandır yazıyorum, başkaları da bu kentte ve bu ülkede yazıyor.
Hem de çoğu çok önemli şeyler yazıyor ama ne dinleyen var ne de
anlayan. 'Gazeteci yazdığı zaman yer yerinden oynar sanır, halbuki
kimsenin umurunda değil' sözünü çok duymuşuzdur, özellikle de
devletlilerden. Vatandaşın feraseti devletlinin niyetini daha
dillendirilmeden keşfetmiş olmalı ki o da derdini dile getirmez
gereksiz yere zaman kaybetmemiş olmak için. Ya da 'kör olası hanede
evlat ü ayal ' kurnazlığı ya da 'bana değmeyen yılan bin yaşasın'
korkaklığı mı deseydim; hangisi doğru olurdu?
Yılan bu sokar, sana bugün değmemesi seni sevdiğinden ya da senden
korktuğundan değil henüz sıranın sana gelmemesinden. Komşun ve onun
çocuklarına değdikten, soktuktan ve zehrini damarlarına akıttıktan
sonra; bilesin ki sıra sana ve senin çocuklarına gelecek. Atalar, onca
yaşamışlıktan sonra boşuna 'yılanın başını küçükken ezmeli'
dememişlerdir. Ya küçükken yani daha komşunun merdivenlerindeyken
elbirliğiyle ezersiniz yılanın başını ya da yarın hepiniz teker teker
kurban olursunuz küçükken 'bana değmediği sürece bin yaşasın'
dediğiniz o yılına.
Yılan her yerde, yılan her meslekte, yılan her zümrede ve renk renk
deriler içinde. Bazen bir takımın tribününde bayrak sallar, bazen öbür
takımın. Bazen birinin kayığından bir adaya yol alır kahrolası zehrini
akıtmak için bazen de bir başka kayıkta döner eski efendilerini
sokmaya.
Okumayanların yazdığı, okuyanların yazmadığı, bilenlerin konuşmadığı,
bilmeyenlerin sustuğu günler, tam da şairin dediği gibi 'söylesem
tesiri yok, sussam gönül razı değil.' Bin şikayete rağmen yine de
konuşacağız, yine de yazacağız, bir kimse dinlemese, bir kimse okumasa
ve de birileri hiç umursamasa da yazacağız. Tarihe karşı yazacağız. Ve
'iyilik yap denize at balık bilmezse Halik bilir' sözü gereği
yazacağız.
NOT: Merhum Ferruh Çetin'in cenaze namazı ve toprağa verilişine bir
sağlık sorunu sebebiyle katılamadım. Kendisine Cenabı Hak'tan sonsuz
rahmetler, acılı ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum.