Rahmetli annemi eski sağlığına kavuştururum umuduyla son bir yıldır hastane kapılarına abone oldum. Her türlü tedaviyi cesaretle kabul etmemize rağmen netice değişmedi ve onu ebediyete uğurladık. Tabii ki bu arada ailevi hayatımız tümüyle hastanın durumuna bağlı olduğu için yorulduk psikolojimiz bozuldu, umutlarımız gün be gün tükendi. Şimdi içimde bir boşluk geceleri kulağıma gelen beni kurtar sesleri ve boş kalan bir yatağın mahzun hali. Bir dostum şu anda duygularını pek anlayamazsın, gün geçtikçe içine bir özlem oturacak ve çok özlediğini hissedeceksin demişti. Şimdi o durumu yaşıyorum artık. Annesizliğin o garip yalnızlığı ve kimsesiz kalmış olmanın çaresizliği oturdu içime.

Geçenlerde bir kadim dostum 'Ortamdan biraz uzaklaşalım mı, sana da iyi gelir.' diye dostane bir teklif yapınca kabul ettim hiç düşünmeden. Ve kaçıverdik hafta sonu. Ortamdan uzaklaşıyorsun ama bildik bilmedik her yerden haberler art arda yağıveriyor adeta. O günün akşam saatlerinde Haber Gazetesi yayın gurubunun Osman Kara ve Erdem Erol tarafından sahiplenildiğini öğrendiğimde bir tatlı huzur duyuverdim birdenbire. Yazı ailesinden olduğum gurubun bu gelişmelerinden haberimin olamamıştı. Gecikmeli olarak bana ulaşan bu habere oldukça şaşırdım. Bir kaç yıl önce Osman beyin liderliğini yaptığı bir internet gazetesinde daha önce Kent ve Kente dair insan odaklı yazılar yazmış bilgi ve mesleki duygularımı çok özgürce keyifle tefrika etmiştim. Şimdi yine bu anlayışla yeni bir ortamda aynı birikimlerimi okuyucularla paylaşmanın beni çok mutlu edeceğini biliyorum.

Bu döneme biraz daha çeşit katmak biraz daha konularımızı ilginç kılmak, mesleki gündemi siyasi bakış ölçeğinde de değerlendirmek, cesaretle ama hamasi çizgiden uzak bir anlayışla ifade etmek arzusundayım. Geçenlerde yakınlığından şüphe etmediğim, önemsediğim bir dostum uyarı mahiyetli bir not gönderdi bana. Yazılarımdan nasıl bir netice çıkardığını anlayamamakla beraber biraz da buruldum. Şöyle diyor Muhterem. 'Rengini belli etmekten korkuyor musun? Acaba üç maymunu mu oynuyorsun' gibilerden takılmış bana. Tabii ki çok dert etmedim ama bu kadar açık seçik ve net olarak ortaya koyduğum meselelere rağmen hala böyle anlaşılmaz bulunmayı da çok sevmedim yani.

Çok sevdiğim mesleğimde yarım yüzyıla yakın bir süreyi yaşamaktayım. Mimarlığın her kademesinde bulundum, hem geçim maişetimi kazandım hem de bu mesleğin önemini kişilere, hayata dair her inceliği ve farklılığı başka bir gözle anlatmaya devam ettim. Bunu hala çeşitli ortamlarda hizmet vererek, oda yönetimlerinde bulunarak, yazılar yazarak fırsat buldukça da çocuklarıma mesleğin ve hayatın önemini anlatarak geçiyor. Bir zamandır da Samsun için çok büyük bir kazanç ve şans olarak gördüğüm Mimarlık Fakültemizin ve Sayın Dekanın takdirleriyle Mimarlık öğrencilerimizi hayata hazırlamaktayım. Bu çalışmaları yaparken ne siyaset ne politika ne de akla gelen gelmeyen farklı bir düşünceyi etrafımdakilere sokuşturmayı aklımdan geçirmemekteyim. Bana bu Dünyanın en rahat ve müreffeh Şehrindeki sıkıntı duyduğum her yapı, her yol, her söylem, her karar önemli ve hayati gelmektedir. Biraz da abartılı bir anlatımla ben bu şehri ve ülkeyi dert edinenlerdenim. Uykumu kaçırmaya yetmektedir buradaki her olumsuzluk. İşte bu söylenenlerden ya herro ya da merro özümsemesini çıkarmak çok da kolaylaşmaktadır.

İşte eski dostlar eski yönetenlerle, yeni isim ve yeni yapılanmayla yine buralarda olmaya devam edeceğim. Şehirsel, kentsel, hayatsal, yaşamsal her olay her detay bu anlayışla yazılmaya çizilmeye irdelenmeye bu köşede devam edecektir. İzleyen, okuyan, eleştiren her kişiye saygımız da sürecektir. Haftaya buluşmak üzere.

Hoşçakalın, sağlıkla kalın.