Zordur, yorucudur, hatta kimi zamanlar belalıdır ama adabıyla,
edebiyle yüründüğünde muhteşemdir yol arkadaşlığı. Bir yolu,
korkmadan, yılmadan ve dönmeden ve ihanet etmeden ya da ihanete
uğramadan birlikte yürümenin onuru; o yolculuğun tüm zorluklarını
anlamsız kılar. Bir başka ifade ile yol arkadaşlığının/yoldaşlığın
onuru, zorluklarından fazladır ve büyüktür.
Her zaman birlikte tamamlanmaz yolculuk. Kimi menzile varmadan düşer
kara toprağa. Kimi yorulur bir süre sonra yığılır kalır bir köşede
çaresiz. Kimi de bir subaşında ya da bir ağacın duldasında terk eder
yol arkadaşlarını; hedefe koşan yoldaşlarına arkalarından el
sallamakla yetinir. Arkada kalan, kenara çekilen önde gidene çelme
takmadığı, taş atmadığı sürece yolu tamamlayamamak kayıptır ama ayıp
değildir. Ayıp olan önde gidene çelme takmaktır. Ayıp olan önde gidene
arkadan taş atmaktır, kurşun sıkmaktır. Yorgunlukla puştluk arasındaki
farktır tıkanıp kalmakla çelme takmak arasındaki fark.
Sadece geride kalandan kaynaklanmaz yoldaşa/yol arkadaşına ihanet.
Şoför koltuğunda oturanın, o koltuğa oturtulanın ihaneti daha
yaygındır ve daha vahimdir. Hedefe yaklaşıldığında, yaklaşıldığı
sanıldığında ya da ulaşmaktan umutlar iyice kesildiğinde eski yol
arkadaşlarını birer birer terk etmeye başlar öndekiler. Ya nimeti
paylaşmak ya da haklı eleştirilerden kaçınmaktır bu yoldaşa/yol
arkadaşına ihaneti tetikleyen.
Bir de kavşaklarda olur ayrılıklar. Hedefe giden doğru yolun hangisi
olduğu konusunda fikir ayrılığı çıkar yoldaşlar arasında. Birine karar
vermek dirayet ister, akıl ister, basiret ister ve itaat ister. İtaat
ise itaat edilmeyi hak eden lider ister. Tarih liderle çıkılan
yolculukların mutlu sonunu, liderciklerle yapılan yürüyüşlerin ise
feci akıbetlerini kaydeder.
Ayrılmanın haysiyetlisi geçmişi inkâr etmemektir, yoldaşın ve yol
arkadaşlığının hatırasına saygılı kalabilmektir. Hatta onların
kaderine sahip çıkma yürekliliğini gösterebilmektir. Ayrılmanın
haysiyetsizliği ise geçmişin inkârıdır, yaşanmamış sayılmasıdır,
karalanmasıdır. Ya da son zamanlarda moda olduğu üzere eski
arkadaşlara acımasızca, hayasızca iftiralar atmak ve onları yeni
yanaşmalarla tehdide soyunmaktır. Kimine “ajan” kimine hain” kimine de
“proje mahsulü” gibi akla ve ahlaka aykırı damgalar vurmaya
kalkmaktır.
Zaman, insanları da insanların davranış biçimlerini de eskitiyor,
çürütüyor. Başaramayanların namusluca hesap vermek ve yerlerini
kazanma iddiasında olan kadrolara terk etmek yerine “yanlış yaptınız”
diyenlere akla ve ahlaka sığmaz ifadelerle saldırmalarını insanlık ve
ideal adına utançla, ellerini kollarını bir kukla refleksiyle aşağı
yukarı indirip kaldırarak meydan okumalarını ise tebessümle izliyorum.
Ayna karşısında yapılan suçlamalar ve mezarlıkta çalınan ıslıklar.
Bunlar ayıp ve boş şeyler. Ne o ithamlar tutar ne de o tehditler
kimseyi korkutur. Dava adamlığı ve yoldaşlık, bu kadar ayaklar altına
alınmamalıydı.