Aşka dair...

Abone Ol

Gerçek aşklar,
masallardaki gibi
bir ömür
boyu
kalplerde
yaşar...
Büyük aşklar ise
nesilden nesile
akar...
Mevlana, aşkı başlangıcı ve sonu
olmayan engin bir denize
benzetir...
Aşk güzel şeydir!..
Aynen, Bonita L. Anticola nın
yazdığı öyküde
olduğu gibi...


* * *
Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için
hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm...
Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye
acele acele açtım... İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri
yıpranmış eski bir zarftan başka bir şey yoktu...

Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi
yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu
bulabilmek, belki biraz da merakımı giderebilmek için
zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım.
Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda,
özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve Sevgili Michael
diye başlıyordu... Ve Annesi yasakladığı için
onu bir daha göremeyeceğini anlatarak
devam ediyor... Ama sakın unutma, seni daima
seveceğim diye bitiyor... İmza... Hannah!..

Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun
yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez
hemen telefon idaresini aradım. Görevli kişi, kendisine
bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını
vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat
ısrarım karşısında: Belki, size yardımcı olabilirim dedi.
Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar
kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin...
dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi...
Bağlıyorum efendim. Telefonda, karşıdaki hanıma
Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını sordum.

Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden
aldık dedi. Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?..
Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip
ederseniz, belki adres bulursunuz... deyip bana huzurevinin
adını verdi... Hemen aradım... Yaşlı anne yıllar önce ölmüş...
Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki oradan
bilirlermiş... Bunların hepsi aptalca aslında dedim
kendi kendime... İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce
yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak
için bunca zahmete ne gerek var ki... Aradım numarayı...

Bir kadın Şimdi Hannah nın kendisi bir huzurevinde
dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim... Ses;
Evet, Hannah burada yaşıyor dedi... Saat ona geliyordu
ama hemen yola çıktım, Hannah ı görmek için...
Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda... Gümüş
saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın... Gözlerinin içi ışıl
ışıl ama... Anlattım olanları... Cüzdanı ve mektubu gösterip...
Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve Genç adam dedi,
Bu mektup, Michael ile son kontağımdı... Onu öyle
seviyorum ki... Sean Connery gibi yakışıklıydı... Hani şu
meşhur aktör... Ama ben 16 yaşındaydım... Çok küçüğüm
diye annem kesinlikle izin vermedi... Derin bir nefes daha...
Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz
ona söyleyin lütfen... Onu hep düşündüm... Hep... Bir ufak
sessizlik... Bir derin nefes daha... Ve onu hep sevdim...
İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden...
Ve hiç evlenmedim... Michael gibi birisini bulamadım ki...
Hannah a teşekkür edip odadan çıktım.

Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız
Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size dedi... Hiç
değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim dedim...
Cüzdanı elimde sallayarak... O sırada yanımda dikilip duran
hademe bağırdı... Hey baksana... Bu Bay Michael in
cüzdanı... Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerede
görsem tanırım... Cüzdanını hep kaybederdi zaten...
Üç kere ben buldum, koridorlarda...

Michael, sekizinci katta yaşıyordu... Ok gibi fırladım
tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında
kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.
Michael elini arka cebine attı, hızla... Sonra sevinçle Evet
bu benim cüzdanım dedi. Öğleden sonraki yürüyüş
sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum.
Hiçbir şey borçlu değilsiniz dedim. Ama özür dilerim.
İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum.
Mektubu mu okudun? Sadece okumakla kalmadım.
Hannah ı da buldum... Buldun mu? Nerede? İyi mi?
Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle...
Çok iyi... Hem de harika dedim, yavaşça... Bana onun
telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım.
Elime sımsıkı sarıldı... O benim tek aşkımdı... Onu
öyle sevdim ki, asla evlenmedim... Çünkü bu mektup
geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti.
Bay Goldstein dedim... Gelin benimle...

Asansörle üçüncü kata indik... Odanın kapısı açıktı.
Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu...
Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu... Hannah
dedi... Bu bayı tanıyor musun? Gözlüklerini
ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden...
Michael dedi, Michael, kapıda, kısık sesle...
Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?..
Michael diye yutkundu Hannah. İnanmıyorum...
Bu sensin. Benim Michaelim. Michael,
Hannah a doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar.
Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı...
Gördün mü, bak? dedim Yaşamda, yaşanması
gereken her şey, er ya da geç, bir gün kesinlikle yaşanacaktır.

***

Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar.
Pazar günü bir nikah vardı... Gelebilir miydim?

Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael
beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık
bej elbisesi içinde çok güzeldi... Michael de
lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı...
Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi…

Aşklarını onsekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan
76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında
keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl önce bittiği
sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı
yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.
* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...