Garnizon Komutanı Tümgeneral Naci Beştepe,
Karadeniz Sahil Güvenlik Komutanı Kd. Dnz. Albay İlyas Koçak ve
İl Jandarma Komutanı Serdar Yücel ile çok sayıda yüksek rütbeli subayın,
türbanlı katılanları protesto ettikleri resepsiyondaydım...
Kurumahmutoğlu Büyük Samsun Oteline
Saat 19.40 sıralarında gitmiştim...
Yüksek rütbeli subaylar da peş peşe geliyorlardı...
Garnizon Komutanı Tümgeneral Naci Beştepe, henüz otele ulaşmamıştı...
Subaylar, Tümgeneral Beştepeyi lobide beklerken,
AK Partili bazı il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri,
türbanlı eşleriyle otel kapısından içeri giriyorlardı...
Bu manzaranın hoşnutsuzluğu, askerlerin yüz ifadesine yansımıştı...
İkinci kattaki balo salonuna geçerken,
Vali Yardımcısı Mustafa İngenç,
resepsiyona ilk kez katılanların kendilerini tanıtmaları ricasında bulunuyordu...
Tümgeneral Naci Beştepe de o sırada otele gelmişti...
Subaylar, Beştepeye resepsiyona türbanlıların da katıldığını ilettiğinde,
Vali Hasan Basri Güzeloğlu ve eşi Ayşe Güzeloğlu davetlileri karşılıyordu...
Tümgeneral Naci Beştepe ve diğer yüksek rütbeli subaylar,
bu rahatsızlık nedeniyle salona çıkmamıştı...
Vali Yardımcısı İngenç, salondan lobiye inerek,
Tümgeneral Naci Beştepe ile görüştü...
Beştepe, Türbanlılar olursa, biz burada olmayız demiş,
İngenç de bu görüşmeyi Vali Güzeloğluna aktarmıştı...
Vali Güzeloğlu ne yapacaktı?..
Kendilerinin davet ettiği konukları dışarı mı çıkaracaktı?..
Eşleri türbanlı olan siyasiler gitsin, türbanlı şehit ve gazi aileleri kalsın mı diyecekti?..
Resepsiyonda eşleri türbanlı olan siyasetçi sayısı da 4 veya 5 değildi...
Davetiyede Resepsiyona türbanla gelmeyiniz diye bir not yazmıyordu;
böyle bir şey de bugüne kadar olmamıştı...
Bazı AK Partililerin yanı sıra, şehit aileleri ve gazi derneklerinin
başkan ve yöneticilerinin çoğunun eşi de ya türbanlı ya da başörtülüydü...
Askerler, bu insanlarla çoğu zaman, bu halleriyle birlikte olmuşlardı...
Asıl rahatsızlık; siyasilerin bunu bir simge olarak algılayıp,
Ulu Önder Atatürkün en büyük eserim diye tanımladığı
Cumhuriyetin 83. yıl dönümü etkinliğine
türbanlı katılıp bir kasıt yaratma çabasınaydı...
Oysa, geçen yılki resepsiyonda da türbanlı kadınlar vardı...
Askerler de oradaydı...
Bu tepki niye o zaman verilmemişti?..
Geçen yıl türbanlı katılım böylesine yüksek değildi
yanıtı karşıma çıktı...
Ancak, bu yılki resepsiyon ilk kez bu kadar geniş tutulmuş;
Samsuna geçmişte hizmet etmiş milletvekilleri ve belediye başkanlarından tutun da
sporcular ve sanatçılara kadar herkes çağrılmıştı...
Cumhuriyet resepsiyonuna
türbanlı katılmak suç muydu?...
Ya da resepsiyonun yapıldığı yer, kamusal alan mıydı?..
Bu tartışmalar yıllardır yapılıyor...
Çözüm bulacağız diyenlerin
bu işi halının altına doğru süpürüp,
siyasi rant sağlamayı sürdürdükleri gerçeği de ortadaydı...
İrtica tartışmalarının yoğun olduğu bir dönemin
hassasiyeti de vardı...
Bence, böylesine bir dönemde
gerginlik yaratmaktan kaçınması gerekenler,
siyasilerdi...
Eşleri türban takan belediye başkanları,
buna neden olmamak için bu tür resepsiyonlara katılmıyorlardı.
Önceki gece de gelmemişlerdi...
Vali Hasan Basri Güzeloğlunun
yerinde olmak istemezdim...
Ne yapabilirdi?..
Davet ettiği kişileri
salondan çıkarabilir miydi?..
Bana göre, resepsiyona türbanlı eşleriyle katılan AK Parti mensupları,
Cumhuriyet Bayramının 83. yıl dönümü etkinliklerinin
daha coşkulu kutlanması için büyük çaba harcayan
Vali Hasan Basri Güzeloğlunu zor durumda bırakmıştı...
Askerin tepkisi, şehit ve gazi ailelerine değil,
kasıt unsuru aradığı siyasilereydi...
Kasıt var mıydı, yok muydu bilemiyorum...
Bildiğim bir şey varsa, o da Atatürkün şehri Samsunun,
bu tartışmanın odağına düşmesiyle
alacağı yaraydı...
O siyasiler, resepsiyona katılmasaydı, kıyamet mi kopardı?..
Geldiler de türban sorununu mu çözdüler,
yoksa ortalığı mı gerdiler?..