Gaziantep'te yaşayan 30 yaşındaki Naide Soylu, üçüncü gebeliğinde yaptığı testlerle kendisinin nadir görülen Rh Null kan grubuna sahip olduğunu öğrendi. "Altın Kan" olarak bilinen bu kan grubu, dünyada sadece 6 milyonda bir kişide görülüyor. Soylu'nun doğum öncesi ciddi bir kan ihtiyacı doğduğunda ise Türk Kızılay devreye girdi. Kızılay, İspanya'dan özel taşıma koşullarıyla getirilen 3 ünite kanı, soğuk zincirle Gaziantep'e ulaştırdı. Bu başarılı operasyon sonucunda, Naide Soylu sağlıklı bir şekilde doğum yaptı ve bebeğine kavuştu.
İlk İki Gebelikte Sorun Yoktu, Ancak Üçüncü Gebelikte Farklı Bir Durum Ortaya Çıktı
Naide Soylu'nun ilk iki gebeliğinde herhangi bir sorun yaşanmadı. Ancak, üçüncü gebeliği sırasında yapılan rutin testlerde kan uyuşmazlığı tespit edildi ve Soylu, yakından izlenmeye alındı. Talasemi hastalığı nedeniyle, hamileliğinin 7. ayında kan nakline ihtiyaç duydu. Türk Kızılay, üç kez kan temin etmeye çalıştı, ancak uyum sağlanamadı. Aile bireylerinin kanları da uyuşmadı ve bu durum kritik bir aşamaya geldi. Gaziantep Üniversitesi'nde yapılan ileri testlerle, Soylu'nun Rh Null kan grubuna sahip olduğu kesinleşti.
'Altın Kan' İspanya’dan Getirildi
Doğumu yaklaşan Soylu için Gaziantep Üniversitesi'nden gelen talep üzerine Türk Kızılay hızla harekete geçti. İspanya'da bulunan iki ünite dondurulmuş Rh Null kanı ile aktif bir bağışçıdan alınan bir ünite, özel taşıma koşullarında soğuk zincir korunarak önce İstanbul'a, ardından Gaziantep'e ulaştırıldı. Yapılan nakil sayesinde, anne sağlıklı bir doğum yaptı ve bebeğiyle kucaklaştı.
'Bir Damlasına Muhtacız' - Soylu Ailesinin Yaşadığı Zorlu Süreç
Naide Soylu yaşadığı süreci şöyle anlattı: “İlk kez Altın Kan’ı duydum, belki doğurabilirim ama çocuğumu kucağıma alamam diye korktum. Umudum kalmamıştı, ailem ve eşim teselli ediyordu. Doğum zamanı yaklaşırken İspanya’dan gelen güzel haberle hayata tutundum. İlk verildiği anda kalbim çarptı, bir şey oluyor diye korktum ama sonra rahatladım. Ameliyatım zor geçti, sonrasında kanı yine verince toparlandım, çok şükür. Kan bağışının ne kadar önemli olduğunu anladım. Bir damlasına muhtaçmışız.”
‘Altın Kan’ Konusunda Babadan Duygusal Açıklamalar
Baba Hilmi Tunahan Soylu ise duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Altın Kan diye bir şeyin varlığını bilmiyordum. Eşimin ‘belki tekrar gelemeyebilirim’ diyerek ağlamasıyla bende de korku oluştu. Ameliyattan çıkana kadar tedirgin bekledik. En sonunda kanın İspanya’dan bulunduğunu söylediklerinde ailecek çok sevindik. Sağ olsun hem hocalarımız hem de Kızılay sayesinde çok şükür iyiler.”
Kızılay’ın Hızlı Müdahalesi: Hayat Kurtarıcı Rolü
Naide Soylu'nun doktoru Prof. Dr. Vahap Okan, Rh Null kan grubunun herkese kan verebileceğini ancak sadece aynı gruptan kan alabileceğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Bu nedenle ‘altın kan’ olarak biliniyor. Doğum öncesinde ciddi risk vardı, çünkü kan bulunmazsa hem anne hem bebek hayati tehlike altındaydı. Neyse ki Kızılay süreci hızla organize etti, kan temin edildi ve ameliyat güvenle gerçekleştirildi. Bu olayda da gördük ki Kızılay’ın hızlı müdahalesi ve devletimizin desteği hem hekimlere hem hastaya çok büyük güven verdi.”
Türk Kızılay’ın Uluslararası Başarısı
Türk Kızılay Kan Hizmetleri Ar-Ge ve İş Geliştirme Müdürü Nazlı Sözmen, süreci şöyle özetledi: “Uluslararası Nadir Kan Bağışçısı Paneli ile iletişime geçtik ve İspanya’dan olumlu yanıt aldık. Kayıtlı bir Rh Null kan grubuna sahip bağışçılarının olduğu ve kendi bankalarında da iki ünite dondurulmuş kan bileşeni olduğu bilgisi ulaştı. Doğumla ilgili tarihi netleştirdik; bu çok önemliydi çünkü dondurulmuş üniteler çözüldükten sonra transfer edilmesi gerekiyordu ve çözüldükten sonra kullanılması için maksimum 72 saat ömürleri bulunmaktaydı.
Soğuk zincir garanti edilerek İstanbul’a, oradan da Gaziantep’e ulaştırılmasını sağladık. Bu süreci Türk Kızılay olarak ülkemizde ilk defa gerçekleştiriyoruz. Bu vaka, Kızılay’ın hayat kurtaran müdahalelerinin uluslararası boyutunu bir kez daha ortaya koydu. Dünyanın en nadir kan gruplarından biri için yürütülen bu operasyon, gönüllü kan bağışının ve küresel iş birliğinin ne kadar hayati olduğunu gözler önüne serdi.”