“Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” ile başlayan yerli malı haftalarıyla ilkokul yıllarımızda tanıştık. Yerli malı haftalarında yerli ürünlerden okulumuza getirir, haftayla ilgili şiir ve makaleler okurduk.
Gerçi o dönemlerde okulumuzda bizlere ücretsiz dağıtılan ABD yapımı süttozlarında yapılma sütleri içsek de yerli malı konusunda gerek okulumuzda gerekse çevremizde bir şuur oluşuyordu.
Günümüzde bu haftanın bizim dönemimizdeki gibi kutlandığını söylemek zor.
Küresel ekonominin oyun kurucularının “Dünyamızda artık sınırların kalktığı ve dolaşımın serbest olduğu” söylemlerini beynimize işlemeye çalışmasına rağmen gerçeğin hiç de öyle olmadığını gayet iyi biliyoruz.
Küreselleşmeyle birlikte egemen güçler için sınırlar kalktı, serbest dolaşım geldi. Baksanıza burnumuzun dibindeki, tam üyelik için eşiğinde senelerdir beklediğimiz Avrupa Birliği ülkelerine vize almadan gidemiyoruz bile!..
Konumuza dönecek olursak eğer bir ülkenin yerli ürün üretme kapasitesi, sahip olduğu üretim teknolojisi ve nitelikli personel altyapısı ülkenin gelişimi açısından öncelik taşımaktadır.
Bu yüzdendir ki Cumhuriyetimizin kuruluşunun akabinde 17 Şubat 4 Mart 1923 tarihlerinde İzmir İktisat Kongresi yapılmıştır.
Çiftçi, tüccar, sanayi erbabı ve amele temsilcileri olmak üzere bini aşkın delege ve beş yüzü kadın olarak üç binden fazla dinleyici, mülki reisler, askeri erkânın katıldığı İzmir İktisat Kongresi’nde yeni kurulan Cumhuriyetin İktisadi Politikaları tartışılmıştır. (¹)
Kongrede açılan sergiye yerli ürün ve işlerle katılanlardan seçilen birinci ve ikincilere ön yüzünde “İzmir’de ilk Türkiye İktisat Kongre Sergisi Mükâfatı” yazmakta,
Arka yüzlerinde ise “Yerli Malı, Millet Kuvvetidir” yazmaktadır.
Madalyaların tasarımlarının ise Kazım Karabekir Paşa tarafından yapıldığı gündeme getirilen bir konudur.
Evet değerli okurlar, yerli malı millet kuvvetidir.
Ne kadar çok yerli malı üretip, ne kadar çok yerli malı kullanırsak o oranda kuvvetli oluruz.