İstiklal Marşı'mızın kabul edilişinin 97. Yılı.

Bir dua gibi bizler ve çocuklarımız tarafından okuyarak Cumhuriyet'i inşa ettik.

İstiklal Marşı'mızda bu toprağın yalnız üstü değil, altı da vatanlaştırılmış ve kutsallaştırılmıştır.

Ama hiçbir zaman bizler istenen kıvamda gereğini yerine getirmedik.

'Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli;

Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli,

Bu ezanlar- ki şehadetleri dinin temeli-

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli' diyen ve Meclisçe alkışlarla kabul edilen bu dizelerin gereği bir zamanlar yapılmamış ve ezan yasaklanmıştır.

Yıllarca derneklerde, büyüdükten sonra da siyasi çalışmalarımızda Akif'in şiirlerini okuduk, milleti heyecanlandırdık.

Güzel sesli hafızlar gibi cemaati heyecanlandırdık ama gereğince ne okuyanımız ve ne de dinleyenimiz amel yapabildi.

Günümüz Türkiye'sinin en önemli sorunu devlet olarak kuruluş bildirgesi anlamındaki Marşı'na uygun politik ve kurumsal misyon belirleyememesidir. Bu belirsizlik her hükümette farklı şekilde, farklı boyutlarıyla ortaya çıkmaktadır. Bu durum ülkemizde istikrarsızlık meydana getirmektedir.

'Kıyamet sabahına kadar ezandan başka bir şey dinlemek istemeyen' bir milletin iç ve dış politikaları da buna göre dizayn edilmelidir.

Akif'i çocuklarımıza, 'rol-model' bir şahsiyet olarak kabul ediyorsak O'nun eğitim, birlik, aile, devlet yönetimi, hak, vatan, gençlik vb. gibi alanlarla ilgili görüşlerini görmezlikten gelemeyiz.

Akif'in gerek İstiklal Marşı'nda ve gerekse diğer şiir ve konuşmalarında ileri sürdüğü görüşleri görsel ve basılı basın ile sözlü beyanlarımızda tekrar edişimiz değil, gereğince hareket etmemiz önemlidir.

Yazarlarımız , siyasi ve eğitimci konuşmacılarımız lütfen çocuklarımıza yalancılıklarıyla örnek olmasınlar. Çocuklarımızı kandırmayalım, aldatmayalım.

Akif'in ruhuna Fatihalar okumanız temennisiyle…