n Dününü unutup,bugünün ihtişamında
n
n başkalarını hor görenlerin, bulundukları makam
n
n veya paranın gücüyle elde ettiklerini sandığı
n
n asalet zırhı aslında telmaşa dır...
n
n Asalet; yıllarla elde edilen bir büyük manevi birikimdir...
n
n Çocukluğumda, ilk kez rahmetli annemden
n
n duymuştum:
n
n Asil azmaz, bal kokmaz. Kokarsa yağ kokar,
n
n aslı ayrandandır.
n
n Memlekette Ne oldum delisi
n
n birtakım insanların dizginlenemeyen gösteriş merakını
n
n da kaygıyla izliyorum...
n
n Bugün Ne oldum değil, yarın Ne olacağım
n
n diye düşünemedikleri için...
n
n * * *
n
n
n
n Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya Ayaz, bir gün Sultan Mahmud’un kölesi olmuş. Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş. Derken sultanın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın hazinedarı tayin edilmiş; en kıymetli ve zarif mücevherler, ona emanet edilmiş...
n
n Bu gelişmeyi gören saray içindeki hasetler,
n
n bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını; bir türlü hazmedememiş...
n
n Bu duygular içinde, Ayaz dan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar. Bir gün sultanın huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş:
n
n “Köle Ayaz’ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim.”
n
n Sultan kulaklarına inanamamış. “İşin aslını kendi gözlerimle görmeliyim” diyerek, duvara küçük bir delik yaptırıp; içeride olanları seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandığa gittiğini görmüş. Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu. Bohçayı öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan köleyken giydiği yırtık pırtık bir elbise! Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine, “Daha önceleri bu elbiseyi giydiğin zamanlar, kim olduğunu hatırlıyor musun?” diye sormuş. “Bir hiçtin sen... Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, sultanın eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti. Asla nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur, unutuluşlara sürükler. Şimdi sen de nimetçe senden aşağı olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla!”
n
n Sandığı kapatmış, kilitlemiş ve sessizce kapıya doğru yürümüş. Hazine dairesinden çıkarken birden Sultan Mahmud la yüz yüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayaz’a dikmiş dururken, yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki, konuşmakta güçlük çekmiş. “Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedarıydın, ama şimdi... Kalbimin hazinedarısın. Bana benim de önünde bir hiç olduğum kendi sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektiği dersini verdin.”
n
n
n
n * * *
n
n
n
n Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...
n