‘Kenan abi ne zaman neredesin belli değil’ sorusuyla karşılaşınca.

Biraz açıklama yapma gereği duydum açıkçası.

Yeni yerler keşfetmek bende üst düzeyde.

Düşünüyorum; ‘Allah göz vermiş güzelliklere tanık olun.

            Keşfedin ve başkalarını da teşvik edin diye.

Görme işlevini rutin kullanmanın ötesinde, görsel teması zirveye çıkarmak düşüncem.

Yeni gördüğün her yerde heyecan duymak.

O güzelliklerde kendine yer edinebilmek.

Bir merak, gezerken bilgilenmek ve öğrenmek.

Bu asla bir ego değil.

Bunu yaşam tarzına dönüştürmek en güzeli.

Çakılı kalıp monotonluğa teslim olursanız, bir bakmışsınız ömür gelip geçmiş.

Yaşamı ne kadar renklendiriyoruz?

O heyecanı duyma adına ne kadar çaba sarf ediyoruz?

Çevremiz ve ülkemiz bu konuda engin bir ufuk saçıyor.

Şöyle bir silkinelim; ülkemiz derya deniz değil mi?

Bir de yakınımızda olan güzellikleri fark edebilmek.

O konuda öylesi eksiğiz ki…

Konu göreceli ama göz gibi bir nimete sahipsek bunun hakkını vermeliyiz.

Gözün göreceği güzellikleri bazen oturduğumuz yerden dahi bulabiliriz.

Yaşım elverdiği ölçüde hareket halinde olmaya çalışıyorum.

Plan yapıp gerçekleştiremediğim birçok yer var.

Ömür buna ne kadar fırsat verir bilemiyorum.

Diyeceksiniz ki bunun bir maliyeti var.

Emin olun hayat şartları ağırlaşsa da, istiyorsan o güzelliklere ulaşmayı amaç edinmişsen bir şekilde ulaşırsın. Yeter ki bir ayağa kalkıp birkaç adım atalım.

Gezilerimde yeme içme beklentim yok.

Lüks sofrada da doyuyorsun.

Bir ağaç gölgesinde de…

Gündelik yaşamda o kadar gereksiz masraflarımız oluyor ki…

Oralardan yapacağımız tasarruf bizi derya denize ulaştırır.

Onu bırakın, ekonomik sıkıntısı olmayanlar bile görselliği dillendirirken, harekete geçmiyorlar. Demek ki bu istemekle birinci derece bağlantılı.

Ne zaman nerede olacağımın garantisi yok.

Umulmadık an bir yerde kendimi buluyorum.

Ya bir dağ başı, ya bir akarsu kenarı, ya da ülkemin bir başka köşesi…

Ülkem dünyanın en güzel ülkesi…

Bu güzellikler görmezden gelinemez ki.

Ne demişler ‘Bir insanın bitişi miskinliğe esir olduğu andır’.

Demem odur ki, ‘Atın kendinizi dışarıya’.

Atın ki yaşamınız renklensin.