Ardı ardına gelen ve birbirini tamamlayan üç haber. İlki 5 Ağustos
2015 tarihli Milliyet Gazetesi nden; giriş cümlesi aynen şöyle:
“Güvenlik ve istihbarat birimlerinden ulaşan bilgilere göre Ağrı,
Doğubayazıt, Kars-Kağızman ve çevresinde PKK ‘ilk kanton bölgeyi’ ilan
etmeye hazırlanıyor.
İkincisi üç gün sonraki bir başka gazeteden, 8 Ağustos 2015 tarihli
Sabah Gazetesi’nden; 7 sütuna 36 punto manşet: “PKK şehirlere 80 bin
silah yığdı. Milli Güvenlik Kurulu na sunulan rapor: ‘Çekiliyoruz’
propagandası yaptılar, Doğu ve Güneydoğu’daki kentlere silah
depoladılar.”
Ve son haber daha bugün düştü internet sitelerine. Önce bir sitede
gördüm, inanamadım, “yalandır” dedim, internette başka sitelerde
aradım, onlarca sitede yer aldığını gördüm, inandım. Üstelik resim de
var. Demokratik Bölge Partisi(DBP) Şırnak İl Başkanı Salih Gülenç
“demokratik özerklik!” ilan etmiş! Salih Gülenç, halkın da katılımıyla
yaptığı açıklamada Kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için
meşruiyetini kaybetmiştir. Bu şekliyle devletin hiçbir atanmışı bizi
yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas
alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da
gelişecek tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı
gerçekleştireceğiz. Bundan sonra kentimizi de kendimizi de bizler
yöneteceğiz. Başkalarına yönettirmeyeceğiz demiş!
İlk haber bir ihtimalden/bir plan ve programdan, ikinci haber o plan
ve programın gerçekleştirilme araçlarından, son haber ise o ihtimalin
Ağrı’da değil ama bir başka uçta Şırnak’ta gerçekleştirilmesi
girişiminden bahsediyor.
Bu gelinen nokta sürpriz değildir. Herkesin gözünün önünde gerçekleşen
bir olgudur. Adına ne derseniz deyin, ister “çözüm süreci” deyin ister
“barış süreci” deyin, bu süreç devletin ve milletin aleyhine ayrılıkçı
terör örgütünün lehine işlemiştir. Bir tarafta vatandaşla devlet,
diğer tarafta milleti oluşturan unsurlar arasındaki tarihi bağlar
kuvvetlenmemiş tam tersine zayıflamış ve hatta kopma noktasına
gelmiştir. Süreçte PKK ve onun güdümündeki unsurlar bölgede
etkinliklerini artırmış, alanlarını genişletmişlerdir. Bölgede
artık Türk Devleti’nin yanında bir de öz güvenlik güçleri, mahkemesi,
nüfus dairesi, vergi dairesi gibi kanun dışı fakat aktif kurumları ile
PKK yapılanması ve egemenliği vardır. Üstelik de bu olgu bilinmez de
değildir.
Biz baştan beri bu sürecin devletin aleyhine, PKK’nın lehine
işleyeceğini savunduk. Zaman bizi haklı çıkardı. Keşke haksız
çıksaydık. Bir dostum “PKK 30 yıllık çatışma sürecinde elde edemediği
her şeyi 3 yıllık barışma sürecinde fazlasıyla elde etti” diyordu. Ne
yazık ki o da haklı çıktı.
Farkında mısınız PKK artık kaçmıyor, intihar saldırısının ardından
kayıplara karışmıyor, bir kenarda bekliyor ve sabahleyin olay yerine
gelen takviye güçlerle çatışıyor. PKK bir anlamda meydan okuyor. Süreç
öncesi dağlara hapsolan PKK, süreçle birlikte kentlere hakim oldu.
Bugün aynı anda ülkenin çok değişik yerlerinde eş zamanlı eylemlere
girişiyor. Süreci eleştirenlere neredeyse hain gözüyle bakanlar,
süreci eleştirenleri “ölü seviciler” ve de “kandan beslenenler” diye
suçlayanların bugün geldikleri nokta acı vericidir ama ondan daha acı
olan sürecin ülkeyi getirdiği yerdir. Yazık…