Akdeniz-Ege turizm bölgelerimiz.

Yazları milyonlarca turistin akın ettiği.

Ya da hayal ettiği bölgelerimiz.

Sevabıyla-günahıyla turizmin can suyu.

Yıllardır yatırım yapıldı.

Bir küskünlük o yatırımları bu yıl boş bıraktı.

Turizmci can çekişiyor.

Ayakta kalmaya çalışıyor.

Turistler her ne kadar Ege-Akdeniz'i tatil için seçse de çeyrek asırdır yazları gitmem.

Aşırı sıcakları, hep ürkütmüştür beni.

Buna rağmen bu yıl Denizli'ye gitme zorunluluğum nedeniyle Antalya'ya gitmeyi planlamıştım.

Denizli'ye ayak bastığımız andaki sıcaklık 47 derece olduğunu görünce; tek düşüncem geriye dönüş oldu.

Karadeniz cennet, düşüncesiyle.

Ertesi gün yola koyuldum.

Samsun'a varışımızla nefes alışımız bile düzeldi.

Sonrasında sağlıklı bir biçimde düşünüverdim.

Var olan turizm potansiyelimizin değerlendirilemeyişine yandım.

Sadece Samsun'a değil tüm Karadeniz'e.

Dört mevsimi bir başka güzel Karadeniz'in.

Aşırı sıcaklar olmaz.

Bunaltmaz.

Turist denizden de yararlanabilir.

Cennet güzelliklerden de.

Diyeceksiniz ki neden yararlanılamaz?

Birinci neden beceriksizlerimizden.

Var olan potansiyelin farkına varılamamasından.

Turizmin önemini kavrayamamaktan.

Yol göstericiden yoksun olmaktan.

Her neyse; uzun yıllardır Antalya'da yaşayan kardeşim Emin, telefon ederek Antalya'ya gidişimi neden iptal ettiğimi sordu.

Cennet varken, cehennemde ne işim var, diyerek cevap verdim.

Gülümseyerek şu günlerdeki sıcaklıkları kapalı alanda geçirmeye çalıştıklarını söyledi.

Bizi doğrularcasına.

Karadeniz turizm merkezi olabilecek avantajlara sahip.

Sahip ama bir türlü gerçekleştirilemiyor.

Nedeni, gerektiği biçimde tanıtımın yapılamaması.

Yatırımların gerçekleştirilememesi.

Komşumuz Batum becermiş, hem de Türk yatırımcılarla.

Biz ise sadece seyrediyoruz.

Kısacası; bir başkadır Karadeniz yaşamasını bilenler için.