Ayasofya Camii'nin müzeye çevrilmesi için yarışa giren dönemin Eğitim Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ihanet yazılarının caminin Bizans eseri olması noktasından hareket ettiklerini görüyoruz.

İyi ki, İstanbul'u da Bizans kenti diye Yunanistan'a teklif etmemişlerdir.

Ayasofya'nın cami olarak devamlı Müslümanların hizmetinde kalması için Fatih Vakfiyesi'nde açıkça belirtilmiştir. Hukuken geçerli nedenler bulunmadıkça vakıf şartına aykırı hareket edilmemesi Vakıf hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.

Böyle bir hukuksuzluk insanların vakıf yapmalarını engeller, cesaretlerini kırar.

Kaldı ki bugünkü Ayasofya Camii tek başına bir Bizans eseri değildir.

Ayasofya'nın ilk yapılışı 4. yüzyıldadır. Daha sonra birçok değişiklikler ve tamirler geçirmiştir. Ayasofya, İstanbul'un fethinde her yerde olduğu gibi burada da şehrin en büyük kilisesi olarak camiye çevrilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet bu binanın kubbesine kadar çıkmış, camide namaz kılmış ve hayatının ilk eseri olarak vakfetmiştir.

Ayasofya camiye çevrilince çevresine dört minare yaptırılmış, çökmek üzere bulunan binaya destek duvarları inşa ettirilmiştir. Ayrıca caminin içine de müezzin mahfilleri, mermerden minber, vaiz kürsüsü ve mihrap yapılarak yazılar yazdırılmıştır. Binanın dışında kütüphane, şadırvan, muvakkithane ve sıbyan mektebi inşa edilmiştir.

Bu durumda bugünkü Ayasofya'yı bütünüyle Bizans eseri saymak yanlıştır.

Ayasofya camii 24 Ekim 1934'te Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlandıktan sonra hiçbir neden yokken çevresinde bulunan medrese yıktırılmış, camiye ait olan çeşitli eşyalar, halılar ve levhalar kaldırılmıştır. Tarihi eserler ve binalar yönünden cami adeta yağmalanmıştır.

Ayasofya Camii, çevresinde yapılmış hamam, imaret, kütüphane, medrese, muvakkithane, sıbyan mektebi, şadırvan gibi eserlerle bir bütün kabul edilip bu eserlerin var olanlarının restorasyonları, yok edilenlerin de minyatürleri yapılmalıdır.

Ayasofya, varlığını Bizanslılara değil Müslümanlara borçludur. Bunu kullanmaya en layık olanlar da şüphesiz bu eseri bugüne taşıyanlardır. Fetihten önce harabe haline gelen bu eserin ilk banisi Fatih Sultan Mehmed'dir ve bu caminin adı daha sonra fethedilmiş bütün kentlerin en büyük camilerinin sembolü olmuştur.

Ayasofya,1453 tarihinden beri fetih tarihimizin önemli sembollerinden biri olmuştur. Bu sembolü korumak önemli tarihi ve dini görevlerimizden birisidir.

Selam ve sevgi ile…