Çanakkale Deniz Zaferi'nin 101. yılını idrak ediyoruz.

Her yerde törenler, konuşmalar yapılıyor, şiirler okunuyor.

Zaferin kahramanları, kahramanların da kahramanlıkları anlatılıyor.

Çanakkale ruhunun yeniden inşası ile Türkiye'nin kurtulacağından söz ediliyor.

Bütün anlatılanlar doğru. Ama bu doğrular nasıl inşa edileceklerdir, bunu bir türlü söyleyemiyoruz?

Mardinli dede ile Trabzonlu torunun aynı siperde ve aynı mezarda tek bir amaç için yattıklarını söylüyoruz. Ama bugün onların birbirlerine kılıç çekişlerinin nedenini açıklamıyoruz. Onları yan yana ve aynı amaç için çarpıştıran inancın ve değerin adını söylemiyoruz.

Daha önemlisi Çanakkale savaşlarının komutanlarından Mustafa Kemal'in ifadesiyle, 'Çanakkale'de bir Darülfünun(bir üniversite) gömdük.'

Bu ne demektir? ' Öğrencisi ve öğretim üyeleriyle birlikte bir üniversite gömdük' demektir.

Bir de şimdiki üniversitelerdeki bazı öğrenci ve öğretim üyelerine bakalım lütfen.

Çanakkale savaşlarında önemli görevler üstlenmiş Mustafa Kemal Paşa'nın 'ÇANAKKALE RUHU' ile ilgili önemli tespitleri şöyledir:

'Bomba sırtı olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulamamacasına hepsi düşüyor İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor Sarsılma yok, okuma bilenler Kur'anı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse Kelime-i Şehadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar Sıcak, cehennem gibi kaynıyor 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor Ölüyor, öldürüyor İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. '

Çanakkale Ruhu'nu meydana getiren Kur'an kaynağına karşı öyle mücadele verdik ki, 1940-41'lerde alfabesinin basımını ve okunmasını bile yasakladık, teşebbüs edenleri hapishanelerde süründürdük.

Yetmedi: Peygamberimiz(sav)'in adının bile gazetelerde yer almasına izin vermedik. Hangi tohumla neyi hasat ediyoruz?

Mardinli dede ile Trabzonlu torunu ya da üniversite öğrencisi ile hocasını aynı siperde çarpıştırıp aynı mezara koyan bu ruhu öldürdük. Bu ruh dirilmedikçe, bu ülke kurtulamaz.

Bütün mesele bu ruhun yani Çanakkale Ruhu'nun inşa edilmesindedir.

Selam ve dua ile…