Devlet bir gün boş ve geniş bir araziye geceleri göz kulak olsun diye bir bekçi işe almış. o bekçiye de 1500 lira maaş bağlamış.Bir süre sonra "peki,talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak ?" diye düşünülmüş. Bir planlama birimi kurulmuş ve bu planlamayı yapmak üzere iki kişi işe alınmış, o kişilere de 2000'er lira maaş bağlanmış.

Bir süre sonrada "işlerin yapılıp yapılmadığını nasıl kontrol edeceğiz?" diye düşünülerek iki denetim elemanı işe almışlar, onlara da 3000'er lira maaş bağlamışlar.

Bir süre sonra "bunların maaşları nasıl hesaplanır,nasıl ödenecek?" diye tartışılmış ve bir muhasebeci şefi, bir katip, birde İstatikçi işe almışlar, bunlara da 3000'er lira maaş bağlanmış..

Bir süre sonra "peki bunlardan kim sorumlu olacak ?" diye düşünülmüş ve 5000 lira maaşlı bir müdür 4000'er lira maaşlı iki tanede müdür yardımcısı işe almışlar..

Bir süre sonra , ülkede ekonomik kriz baş gösterince bütçedeki masrafları kısmak için bekçiyi işten çıkarmışlar....

Komik ama bir bakış açısıdır, ciddiyettir söz konusu olan...

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın ekonomik tasarruflar bahane edilerek ilk önce zincirin en zayıf halkasını vurur evvela...

Ekonomik krizden önce tedbirlerini alanlar bir türlü bu işten yırtarlar..o krizin altında da tasarruf olanağı olmayan dar gelirliler diye tanımlanan nüfusun çoğunluğu olan insanlar kalırlar...İşte yıkım budur..

Aksine tüm göstergelere rağmen günü kurtarmak için gözümüzün içine baka baka zenginlik ve mutluluk masalları ile nereye kadar gideriz onuda bilen söylesin...

Aklıma, merhum Aziz Nesin'in "du bakali n'olcek"isimli hikayesi geldi..okumayanlar mutlaka okumalı diye düşünüyorum..Önümüzdeki hafta da o hikayeyi paylaşmak istiyorum sizlerle...