Başlıktaki ibare bana değil, gençlikten olgunluğa adım atmış ve
meslekte epey de kıdem almış bir meslektaşıma ait. Yeni yılla gelen
zamları konu aldığı yazısında 'Cumhuriyet tarihimizde kara bir leke
gibi duran 'Varlık Vergisi' gibi bir uygulama' diye hem tarihi
gerçeklere hem de meslekteki birikimine ters düşen bir ifade
kullanıyor. Yazanı önemsemesem yazılanın hiç üzerinde durmayacağım.
Tarih bilmezlerin ve Türkü sevmezlerin yıllardır tekrarlayıp
durdukları bir deli saçmasıdır, bir kara yakıştırma bir mesnetsiz ve
insafsız iftiradır 'Varlık Vergisi'nin Cumhuriyet tarihinde kara bir
leke olduğu söylemi.
Cahit Kayra, bu ülkenin yetiştirdiği önemli bir maliye bürokratı, bir
kalem erbabı ve fikir adamıdır. İlerleyen yaşına rağmen hala
araştırmakta, yazmakta ve kütüphanemize yeni eserler kazandırmaktadır.
Cahit Kayra, benim sevgili arkadaşımın da 'Cumhuriyet tarihimizde kara
bir leke' diye peşinen damladığı 'Varlık Vergisi Yasası'nın yürürlüğe
girdiği yıllarda genç bir maliye bürokratıdır ve yasanın
uygulanmasında görev almıştır. Cahit Kayra'nın olayı bütün
detaylarıyla ele aldığı, anlattığı ve ithamları yerden yere vurduğu
'Savaş-Türkiye-Varlık Vergisi' adlı kapsamlı bir araştırması 2011'de
yayınlandı. Varlık Vergisi üzerine konuşacak, yazacak, fikir beyan
edecek herkesin önce o kitabı edinmesi, gerçekleri ilk ağızdan
dinlemesi, bilgilenmesi ve ancak ondan sonra yazıp çizmesi
gerekmektedir.
'Varlık Vergisi'ni ileriki günlerde detaylıca ele alacağım ama şimdiden
şu kadarını söyleyeyim ki, bu kanun sadece bize has değildir; İkinci
Dünya Savaşı yıllarında ABD'sinden Almanya'sına, İngiltere'sinden
İsviçre'sine kadar hemen tüm ülkelerde uygulanmıştır. Bizde uygulama
hem onlardan sonra başlamış hem de önce sonlanmıştır.17 maddelik 4305
sayılı Varlık Vergisi Hakkında Kanun 11 Kasım 1942'de yürürlüğe girdi,
17 Eylül 1943'te de 4501 sayılı üç maddelik bir kanunla yürürlükten
kaldırıldı. Görüldüğü gibi yasa bir yıl bile yürürlükte kalmamıştır.
Yasa savaşın getirdiği zorunlu giderleri karşılamak için çıkarılmıştır
ve hiçbir etnik ya da dini aidiyet farkı gözetilmeksizin 'servet kimin
elindeyse' ona karşı uygulanmıştır. Bu uygulamaya en çok gayrımüslim
vatandaşlarımızın muhatap kalması, son derece normaldir; çünkü verginin
adı varlık vergisidir ve o tarih itibariyle varlık İstanbul ve
İzmir'de yoğunlaşan Yahudi ve Rum vatandaşlarımızdadır. O tarihte
'Ticaret Odası'na kayıtlı tüccarların, sanayicilerin, otel ve eğlence
yerleri işletenlerin, terzilik, doktorluk, pastanecilik, lokantacılık
yerlerinin %87'sinin zaten Rum, Yahudi, Ermeniler olduğunu' unutmamak
gerekir.
Cahit Kayra'dan ayrı olarak araştırmacı diplomat Bilal Şimşir'in de
'Türk Yahudiler' adlı bir eseri vardır bu konuda. O da mesnetsiz
iddiaları çürütür. Bunların her ikisinden de ileride daha detaylı
bilgiler aktaracağım. Ama bir başka isimden, dünyaca tanınmış bir
tarihçiden Stanford J. Shaw'dan bi alıntıyla bitireceğim bugünkü
yazımı. Onunla bitireceğim, çünkü dünyaca ünlü bu tarihçi Yahudi
kökenli.
Shaw 'Osmanlı İmparatorluğu'nda ve Türkiye Cumhuriyeti'nde Yahudiler'
adlı kitabının 413'üncü sayfasında şunları yazmaktadır:
' Varlık Vergisi'nin doğrudan Yahudileri hedef almadığı, bu verginin,
hükümetin eliyle örgütlenmiş bir anti Semitik propagandanın eşlik
etmemesinden anlaşılmaktadır. Ayrıca vergi yürürlüğe konulmadan önce,
yürürlükteyken ve sonrasında Müslüman Türkler asla anti Semitik
tutumlarda bulunmadılar.'