Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Cumhuriyet öncesinde(Şeyhülislamlık) ve sonrasında farklı misyonlara sahip olduğunu biliyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevi, Kuruluş ve Görevleriyle ilgili yasada, 'halkı ahlak ve ibadet' yönünden aydınlatmaktır.

İslam bunlardan ibaret olmadığı halde Diyanet bu yasa surunun dışına çıkmamaya özen göstermiştir. Ancak çalışmalarında ve yayınlarında ehl-i sünnet çizgisini koruduğunu söyleyebiliriz.

Siyasi yönden ise Diyanet'in merkez ve taşra örgütünün bürokrasisine MHP- ÜLKÜCÜ kadrolar hakimdir. Bu hakimiyetin, ehl-i sünnet çizgisinin korunmasında etkili olduğuna inanıyoruz.

Diyanet, Cumhuriyet döneminde cemaatler ve hatta mezhepler üstü bir devlet dini oluşturmaya çalışmıştır. Zaten kuruluş amaçlarından birisi de bu değil miydi?

Şimdilerde bu misyonunu kaybederek gruplar arasındaki çatışmalara taraf olmaya başlamıştır. Merkez ve taşra bürokrasisindeki parselasyon bunu göstermektedir.

Ayrıca merkez ve taşra bürokrasisi arasında tahmin edilemeyecek derecede kopukluk vardır.

Bürokrasinin hemen hemen her yerinde olduğu gibi Diyanet'te de derdini dinleyecek adam bulmada sıkıntı çekilmektedir. Siyasi zorlamalarla belli yerlere gelen ve 'Sonradan görme' olarak tabir edilen bazı bürokratlarla Diyanet'in kimliğine zarar verileceğini düşünüyoruz.

Diyanet volkanı patlarsa hepimizi(Müslümanları) yakar.

Şimdi gelinen nokta Cumhuriyet döneminin en önemli kavşak noktasıdır.

Millet olarak bu güzel vatanımızda bir Alevi- Sünni çatışmasının olmaması için hepimiz gayret gösterdik, provokasyonlara dikkat ettik. Anadolu'daki bin yıllık birliğimizi ve kardeşliğimizi koruduk.

Şimdi hangi noktadayız?

Sünni cemaat çatışmasının ateş çukurunun kenarındayız.

Burada, ' suçlu,ayağa kalk' bağıracak bir kişi yada kurum arıyoruz.

ÖNCE DİYANET'TEN BAŞLAYABİLİR MİYİZ? BU HANDİKABI AŞMALIYIZ.

Ramazanın bereketiyle selam ve dua ile…