Her gün çocuklarımız, eşimiz, dostlarımız, komşularımız vs. insanlarla yüzlerce ve binlerce kelime konuşuruz.

Konuşur ve yazarken kullandığımız kelimelerin ve kurduğumuz cümlelerin doğruluk ölçüleri nelerdir?

Hiç düşündük mü?

Bu kelime ve cümlelerin hesabının bir gün sorulacağının hesabını hiç yaptık mı?

İslam inancının temel ilkelerinin verildiği kitaplarda bir de, 'hüsün ve kubuh (güzellik ve çirkinlik ölçülerinin kaynağı) ölçüleri de verilir.

Bu konuda İslam alimlerinin tartışmaları, 'İslamın güzel dediği her şey güzel, çirkin dediği her şey de çirkindir' ilkesinde ortak payda bulmuş olur.

Bu çizgiyi kaçıranlar, her şeyi kaçırmış olur.

Müslümanlar olarak bu noktada yörüngemizi kaybetmişe benziyoruz.

Geçenlerde bir akademisyenle sohbet yaparken, 'Müslümanların ahlak ve davranış erozyonları, kısa ya da uzun vadede bir felaket çağrısı yapmaktadır' demiştir.

Felaket tellallığı yapmıyoruz. Umutsuzluğun en ağır psikolojik travmalardan olduğuna inanıyoruz. Müslüman olarak asla umudumuzu kaybetmeyiz.

Günümüzde doğruların kaynağı vahiy yerine dinileştirilmiş politik görüşler olmaktadır. Konjonktürel olan politik görüşler hayatın ölçüsü yapılırsa, toplumun savrulmasının önüne geçemeyiz.

Müslümanlar bu savrulmayı yaşamaktadır. Ama nereye kadar?

'Haydi sohbete gidelim' dediğiniz bir Müslüman size, 'gelmiyorum, ben ateistim' cevabını verecek kadar bir savrulma yaşıyoruz.

Din adına işlenmiş cinayetler insanımızı perişan etmiştir.

Müslümanlar şaşkın, şaşkın olduğu kadar da perişan.

Şer odaklar bu durumu istismar etmeden gerekli önlemler alınmalıdır.

Müslümanlar arasındaki bu güvensiz ortam iktidar ile milletimiz arasına taşınırsa tedavisi güç yaralar açılır.

Müslümanlar Anadolu'nun kalbini yeniden inşa ederek fethetmek zorunda olduklarının bilincini korumalıdırlar. Bunun çaresi, asli doğrularına ve ölçülerine dönmeleridir.

Selam ve sevgi ile…