Hayal kurmak, geleceği yaşama isteğinin en huzurlu yanıdır. Hayal kurmak, zihinde gelecekle ilgili düzenli imgeler yaratabilme, hayatla ilgili ön görülere sahip olabilme yetisidir. Plan yapmak için dahi hayal kurmak zorundayız. Ümit edebilmek için hayal kurmak zorundayız…
Hayal gücünün en büyük etkisi ikna edici gücüdür. İlk adım olarak, zihni yaşanacaklara hazırlar ve ikinci adım olarak zihinde hedeflenen şeyler canlandırılarak, hedefe ulaşabileceğine dair ikna eder. Bilinçaltının en büyük sırrı farkında olmadan her türlü düşünceyi gerçekleştirme yetisinin olmasıdır. Bilinçaltı, insanlar uykudayken de imajinasyon yönü ile çalışır. Yani insanlar farkında olmasa da bilinçaltı istenilen, hayal edilen duruma ulaşılacak çözüm yollarını bulur. En önemlisi, bilinçaltı bu imgelemeleri, gerçek kılabilecek eylemlerin oluşması yönünde yönlendirir. Hayat doğal akışına bırakıldığı takdirde, hiçbir zorlanma, güçlük yaşamadan sadece hayal ederek bu hayaller üzerinde mantıklı ve keyifli adımlar atarken bulursunuz kendinizi. Hayal gücü her zaman bilinçaltının gücünü aktif hale sokar.
Bu durumda denilebilir ki; hayattaki en büyük motive kaynaklarından biri hayallerdir. Hayaller, insanı öylesine motive eder ki, belli bir süre sonunda siz hayalin peşini bıraksanız da hayaller sizin peşinizi bırakmaz. Fark etmeden bilinçaltınızın yardımıyla çözümlediğiniz her konu, zamanla önünüze çıkacaktır. Henüz gerçekleşmemiş hayaller insanları hayata bağlayan en önemli olgudur. Gerçekleşmeyen hayaller için her zaman gidilecek yollar vardır. Marian Anderson der ki; 'Hayallerini ve ideallerini bıraktıysan bari yaşamayı da bırak'
Dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur ki; hayal kurmak tanımı toplumsal hayatımızda hayalperestlik ile eş anlamlı olarak kodlanmıştır. Bu sebeple hayal kurma ifadesine ön yargılı bakmak mümkündür. Ancak kurulan hayaller, kişiyi geleceğe hazırlamakta ya da hayata daha sıkı sarılmasını sağlamaktadır. Hayalperestlik ise kişiyi yaşadığı dünyadan uzaklaştıracaktır. Çünkü hayalperest insanlar, sürekli hayal alemi içerisinde yaşarlar. Bir plan yapmaktan öte tüm hayatlarını sadece hayalperest düşünceler ile geçirirler. Bu şekilde kişi kendini sosyal hayattan soyutlamaya başlar ve sosyal çevresindeki olaylar ilgisini çekemez hale gelir. Hayaller ise gerçeklik öğelerinden beslenir. Bu sebeplerden dolayı aslında hayal kurmak, bir imgeleme (imajinasyon) ya da zihinsel canlandırmadır.
Planların neredeyse hiçbir zaman tutmaması bir kader ve ya bir şanssızlık değildir. Ya kişi kendini tanımıyordur ya da hayal etme gücünden yoksundur.