Endişe eğer umutsuzluğa çanak tutmuyor ve tam tersine umudu yeşertiyorsa iyidir. Endişe duyan yüreğin, düşünen kafanın ve sağlam bünyenin eseridir. Endişeyle başlar arayış ve ayağa kalkış ve tüm olumsuzluklara meydan okuyuş.

Rusya'yla yapılan ve maalesef yenilgilerle sonuçlanan savaşların acısına dayanamayıp önce felç geçiren ve ardından da ölen Sultan Üçüncü Mustafa, 'Yıkılıpdur bu cihan sanmam ki bizde düzele' derken ümitsizliği mi ifade ediyordu yoksa imparatorluğun düştüğü durumun gerçekçi bir tespitini mi yapıyordu merak ediyorum.

Sultan Mustafa'dan yaklaşık bir asır sonra yaşayan Namık Kemal de zaman zaman acılarını, hicranlarını hatta umutsuzluklarını dile getirir. 'Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini/ Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini' derken bir ses, bir nefes beklemektedir milletinden. Ümit etmekte ama umduğunu bulamama ihtimalini de dile getirmektedir. 'Ölürsem görmeden millette ümit ettiğim feyzi/ Yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun ben mahzun' mısralarında hala bir ümit ama aynı zamanda o ümidin gerçekleşmemesi korkusu da var.

Yorgun imparatorluğun mensupları endişeli ve hatta umutsuzlardır ama onların son nesil kurmayları Kuva-yı Milliyecilerde umutsuzluktan eser yoktur. Onlar en zor şartlar altında 'yüreklerini ellerine alıp uçuruma atlayacak' kadar kararlıdırlar. Mustafa Kemal Paşa, Ankara bozkırının o küçük, o yoksul binasındaki tahta kürsüde Namık Kemal'in dizelerine nazire yaparak ve 'Vatanın bağrına dayasın düşman hançerini/ Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini' diyerek dünyaya meydan okumaktadır.

Kuva-yı Milliye'nin şairleri de korkudan azadedir, tepeden tırnağa imandır, inançtır ve naradır. Mithat Cemal Kuntay 'Ölmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta/ Çekmez kürrenin sırtı o tabut-i cesimi' der. Son noktayı Mehmet Akif Ersoy kor o on kıtalık muhteşem şiiriyle. Hep baştan başlarız ve sadece ilk iki kıtasını okuruz İstiklal Marşı'nın. Ben son kıtasını alacağım buraya:

'Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal/ Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!/ Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal./ Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet/ Hakkıdır, Hak'ka tapan milletimin istiklal!'

Ben endişelerimi milletime olan imanımla yeniyorum. Ve o imanla bir kere daha haykırıyorum: Yedi düvel çullansa üstümüze, bir cihan çıksa karşımıza yine de yarınlar bizimdir, yarınlar Türk milletinindir.