16 Nisan 2017 tarihi, bugünkü Türkiye için bir milat olacaktır.

'Evetler' de galip gelse , 'Hayırlar' mağlup olsa yine bir milattır. Aynı durumun tersi de olsa yine bir milattır.

16 Nisanda 'evetler' galip gelirse Türkiye'de kamu ve ekonomi yönetimi açısından yeni bir dönem başlayacaktır. Bunun sonuçlarını yaşayanlar göreceklerdir. Hantallaşan ve vatandaşa 'illellah' dedirten devlet bürokrasisinin düzelip düzelmediğini bizzat yaşayacaklardır.

Tarihe not düşme adına yazıyorum: Allah bu bürokratların eline düşmanımı bile düşürmesin.

Aynı kadrolarla yürünecekse zahmet buyurulmasın.

Tanıdık rahmetli olmuş bir hocamız bir gün annesine; 'Anne, bu gelininden (hanımını kastediyor) razı değilsen sana başka bir gelin yapayım' esprisini yapmış.

Annesi de oğluna; ' Oğlum gelecek gelinin kocası sen mi olacaksın?' diye sormuş. Oda, 'evet' deyince, annesi, 'kalsın oğlum, zahmet etme' demiştir.

Bunun için de meydanlarda bunların açık ve net bir şekilde seslendirilmesinin gereğine inanıyoruz.

Peki, 'evetler' değil de 'hayırlar' galip gelirse ne olur?

Böyle bir durumda başta AK Parti'nin olmak üzere MHP'deki yönetici kadroların karizması çizilecek ve ülkemizde hükümet zaafa uğrayacaktır.

Hükümetin zaafa uğraması demek, 'bisiklet üzerinde seyrüsefer' yapmakta olan ekonomik, askeri ve diplomasi trafiği allak- bullak olacak demektir.

Hükümetin zaafa uğraması demek bir iktidar değişikliğine hazırlanmak demektir.

Türkiye'nin buna imkanı ve hatta tahammülü yoktur.

Türkiye öyle bir noktadadır ki, üzerinde yürüdüğü bisikletten inip başka bir bisiklete binecek kadar zaman kaybına tahammülü yoktur.

İçte ve dışta devam eden operasyonlar birbirlerinin devamı niteliğindedir. Hakkari'deki operasyonun amacı Elbab'daki operasyondan farklı amaçlı değildir.

Ortadoğu'daki yeni dizaynın en önemli hedeflerinden birisi de Türkiye'dir. Türkiye, yeniden İkinci Abdülhamit'in son dönemlerindeki senaryoları oynayacak durumda değildir. Yeniden Maraş'ı, Urfa'yı ve Ankara'yı savunmak istemiyoruz. Bunun için Elbab'dayız.

Ekonomimiz, diplomasimiz ve dış politikamız da bisiklet üzerinde devam etmekte olup hepsinin başına 'savaş' kelimesi koymak mümkündür. Türkiye 16 Nisan sendromu ile 'evet' ve 'hayır' kıskacından kurtulmalı ve işine bakmalıdır.

Selam ve sevgi ile…