Fakir fukaranın

hakkını gasp ederek
servete kavuşan,
iftira ve kumpaslarla
makam, mevki sahibi
olan;
namuslu insanlara
hayat hakkı vermeyerek
onları itibarsızlaştırmaya
çalışanların
akıbetine
çok tanık olduk...
Birçoğunun cenazesi,
Saathane
Meydanı'ndaki
hamallara
taşıttırılmadı mı?..
Ah'la
yükselen vah'la düşer!..
Mazlum ahı
yakar canları...
Bugünkü öykümü,
kul hakkını gözeterek,
çocuklarına helal lokma yedirenlere
ithaf ediyorum...
* * *

Ustura Asım, cezaevinden
çıktıktan 3 gün sonra,
emekli polis memuru olan Recep Amca'nın mahalledeki bakkal dükkanına uğradı. Elini öptü hal-hatır sordu. Hiçbir talebi olmadığı halde
cezaevindeyken ona para göndermişti. Ustura Asım, Recep Amca'nın
bu iyiliğini hiç unutmadı.
Ustura Asım, haksızlıklara
dayanamayan 30 yaşlarında mert bir delikanlıydı. Cezaevine de
bu yüzden düşmüştü. Bir arkadaşının
kız kardeşine sokak ortasında
sarkıntılık yapan adamı, 5 yerinden ustura ile kesmişti. O yüzden de lakabı
"Ustura" olmuştu. Recep Amca
ve semt esnafı, onu sever sayardı.
Anasından başka hayatta hiç kimsesi olmayan Ustura
Asım, o gün Fevzi'nin lokantasında
pilav üstü döner yedi, ayran içti. Döneri çok özlemişti. Fevzi, yemekten sonra çay söyledi. Lokanta,
kalabalık değildi. Eski işler de yoktu zaten. Ustura Asım, Fevzi'nin itirazına rağmen hesabı ödeyip,
çıktı.
Mahalledeki 3 yıl içindeki değişiklik onu şaşırtmıştı. Evlerinin önündeki
cadde asfalt olmuştu. Yeni yeni binalar yapılmıştı. Hacı'nın çay ocağı yıkılmıştı.
Servet'in fırını el değiştirmiş, pastane olmuştu. Bir tek Recep Amca'nın evi ile dükkanı
kalmıştı. Üç katlı ahşap binayı müteahhitler istemiş ama o vermemişti. Onun da hayatta
kimsesi kalmamıştı. Vasiyeti vardı, "Bu yer, ben öldükten sonra Polis Vakfı'na bağışlanacak" diye.

Ustura Asım, normal hayata
alışmaya başlamıştı. Babasından kalan emekli maaşı,
annesiyle kendisine yetiyordu. Öyle masraflı biri de değildi.
O sabah biraz erken kalktı. Annesine, bakkalda
kahvaltı yapacağını söyleyerek evden çıktı. Hava günlük güneşlikti.
Dükkana yaklaştığında,
siyah renkli lüks bir otomobil, bakkalın önündeydi. Meraklandı,
hızlı adımlarla yürüdü. Dükkandan içeri girdiğinde,
genç bir adam Recep Amca'ya bağırarak bir şeyler söylüyordu. Ustura Asım, "Hayırdır Recep Amca, bir şey mi var?"
diye sordu. "Yok oğlum" dedi. Recep Amca, Ustura Asım'ın başının derde girmesini istemiyordu. Genç adam, "Yine geleceğim" diyerek dükkandan ayrıldı. Ustura Asım sorusunu tekrarladı. Recep Amca,
"Yine evi istiyor " dedi.
O bakkal dükkanı Recep Amca'yı hayata bağlayan tek şeydi. Asım da
bunu iyi biliyordu...
Birlikte kahvaltı yaptılar. Gülüştüler. Ancak, Ustura Asım'ın aklı o genç müteahhitteydi. Aracın plakasını almıştı ve onu mutlaka bulurdu. Asım, niyetini belli etmeden dükkandan çıktı. İlk işi,
Otoparkçı Rıza'nın yanına gitmek oldu. Bir iki lafladıktan sonra o aracın kime ait olduğunu sordu. Rıza, "O adamı tanımayan yok" dedi. "Herif mahalleleyi korkutarak yerlerini topluyor" dedi. "Fırıldağın teki. Her devrin adamı. Yüzsüz biri." Müteahhidin yazıhanesinin adresini de aldı. Müteahhitlikten çok,
dalavere ile zengin olmuştu.
Ustura Asım, yazıhanenin önüne geldiğinde, Çerez Rüknettin'i gördü. Onun kız kardeşi yüzünden
cezaevine girmişti. Çerez, Asım'a "Kardeşim" diye sarıldı. Sonra da "Hayırdır, ne işin var burada" diye sordu. Ustura Asım, konuyu bir çırpıda anlattı. Çerez, "Bulaşma bu adama. Yalanı bol bir şerefsiz" dedi. Onun yanında çalışmak zorunda olduğu için kendinden nefret ettiğini de söyledi. Ona borcu vardı.

Ustura Asım, koşarak yazıhanenin merdivenlerini çıktı, kapıya vurmadan içeri girdi. Müteahhit Yıldırım
şaşkındı. "Ne o öyle destursuz giriyorsun" diyerek ayağa kalktı. Ustura Asım, "Otur yerine çakal" diye bağırdığında,
Yıldırım onu tanımıştı. Bakkal Recep'in dükkanında görmüştü. "Ne istiyorsun arkadaş?" dedi Yıldırım. Ustura Asım,
"Bir daha Recep Amca'yı rahatsız edersen, seni harcarım bilmiş ol" dedi ve yazıhaneden ayrıldı. Asım çıktıktan sonra
Çerez Rüknettin içeri girdi. Yıldırım, sert biçimde "Kim bu adam?" diye sordu. Çerez, Ustura Asım'ı ona anlattı. Yıldırım,
kıpkırmızı kesilmişti. Karşısına, çetin ceviz biri çıkmıştı. Ama o yapacağını biliyordu.

Bir gece yarısı Ustura Asım'ın evinin kapısı çaldı. Gelenler mahalle karakolundan polislerdi. Evde arama yapacaklardı. Silah arıyorlardı. Ustura Asım hiç itiraz etmedi. Polisler de onun mert biri olduğunu biliyordu. Ne yapsınlar ki
savcı talimat vermişti. Evde yasal olmayan hiçbir şey bulamayan polisler, teşekkür ederek ayrıldı. Ustura sezmişti. Bu iş, müteahhit Yıldırım'ın işiydi.

Sabah olduğunda Recep Amca'nın yanına uğradı Ustura. Recep Amca, mahallede ne olup bittiğini bilen biriydi. Gece olanı da duymuştu. Ustura Asım'ı oğlu gibi seven Recep Amca, onun başının derde girmesini istemiyordu. "Haydi seninle bir yere gidelim" diyerek, Asım'ı kolundan tutup dükkanı kapattı. Caddede yürüyorlardı."Tamam burası" dedi Recep Amca. Avukat Salim'in yazıhanesinin olduğu binaya girdiler. Asım ne olduğunu anlamamıştı. Avukat Salim, Recep Amca'nın uzaktan akrabasıydı. Evle ilgili sorunu da biliyordu. Recep Amca, "Şu vasiyet işini hallet oğlum" dedi. Avukat Salim, bilgisayarda vasiyeti yazdı. Sonra da vasiyet noterde tasdik edildi.

Recep Amca çok mutluydu. Ancak, Ustura Asım'ın kafası takılmıştı. Recep Amca, biraz yorulmuştu. Birlikte bir banka
oturdular. Asım'ın suratı asıktı. "Korktuk mu yani" diye kendi kendine söyleniyordu. Bakkal Recep, onun içinden geçenleri anlamıştı."Yok oğul, kaçmadık" dedi. "Çok güzel bir iş yaptık" Ustura Asım anlamamıştı. "Nasıl?" dedi." O yeri Polis Vakfı'na bağışladım. Bu teşkilatın ekmeğini yedim. Sen polisliğin ne demek olduğunu bilmezsin.
Polis, bu ülkede en mağdur olan devlet memurudur" dedi Recep Amca.
Ustura Asım, duygulanmıştı. O sırada, Çerez Rüknettin göründü. Yanlarına
geldi. "Size yapılanı kendime yediremedim, dövdüm iti" deyince,
Ustura Asım, yakışanı yaptığını söyledi.

Birkaç gün geçmişti. Müteahhit Yıldırım'ın, dolandırıcılıktan tutuklandığı duyuldu. Ustura Asım, haberi alır almaz Recep Amca'nın yanına gitti. "Duydun mu?" dedi. Recep Amca, iyi bir polisti. Devletine ve milletine bağlı biriydi.
"Devlet, daima 18 yaşındadır oğul" dedi ve ekledi:
"Ah'la yükselen vah'la düşer"

Bugününüz dünden daha iyi olsun.Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...