Bu memlekette
hiçbir şey olmadıkları
halde;
kendi kendilerine
ekledikleri
birtakım sıfatlarla
"kişilik" bulmaya
çalışan
zavallılar var...
Bunlar,
çalışmadan
kazanmaya
alışık,
"hortumcu"
tiplerdir...
Bunlar, aynı zamanda
"Bukalemun" gibidir de...
Paranın değerine
göre;
taklaları, yalayıp yutmaları da değişir...
Gazeteci arkadaşımız
Ali Orhan'ın 20 yıl önce
Milliyet Gazetesi'nde
muhabirlik yaptığı
dönemde, panosuna astığı
şu sözleri mealen
hatırlıyorum:
"Ayaklarını çalıştırmayanların
ağızları çalışır."
"Ayakların çalışması"
ifadesi emektir, alın teridir...
Gecesini gündüzüne katarak
daha çok üretmek daha çok istihdam yaratmak için
didinen ve bütün mesaisini
işine vakfedenler,
aynı zamanda
devlet-millet sevgisini
ve toplumsal sorumluluklarını
bilen insanlardır...
"Yeter kazandıklarım" deyip,
yan gelip yatmamış,
aş ve iş sorununu
özümsemişlerdir...
Yani, meselenin
özünde "iş" ve "sorumluluk" vardır...
Öbür tarafta
alın teri
dökmeden
"iç güveyi" halleriyle
hazır yiyen,
birtakım kurum ve kuruluşlar ile
işadamlarından
para dilenen asalaklar ise
avatanya alıştıkları
için çalışmaya
yanaşmazlar...
Kimse de bunlara
"Bu değirmenin suyu nereden geliyor?"
diye sormaz!..
Dün asgari ücretle çalışan
ve bisiklet bile almaya
gücü yetmeyenlerin
3-4 yıl içinde
nasıl lüks otomobile
sahip oldukları ve
evler aldıkları da...
Sorarsanız da
cevap hazırdır: "Annem aldı, babamdan kaldı"
Siz; "Ev kadını annen
çek mi kullanıyordu"
ya da "Baban zor geçiniyordu"
demeye utanırsınız da
onların yüzü dahi kızarmaz!..
Elbette, yüzün kızarması için de
onurlu bir yüreğe ihtiyaç vardır...
Samsun'da herkes birbirini
tanır ve o edinimlerin
nasıl gerçekleştiğini de iyi
bilir...
Bunlar aynı zamanda da
nankördür. Kendilerine iyilik yapmış kim
varsa, onlara ihaneti
meslek edinmiş tiplerdir...
Bu şehrin en büyük
sıkıntısı, bu kişiliksizlerdir...
Yalan ve iftiralarla
dedikodu üreten
bu zavallıları
besleyenler de
var...
Bu kişiliksiz embesillere
destek verenler,
hortumu kestiklerinde
gerçeği göreceklerdir...
Besledikleri
karganın ne yapacağını...