Reza Zarrap'ın,

Amerika'da uçaktan iner
inmez gözaltına alınmasının gerekçeleri
incelendiğinde;
17-25 Aralık'taki
operasyonun
o fotoğrafı,
şimdi daha da anlamlaşıyor...
Öncelikle söyleyeyim;
kim çalmış-çırpmışsa
kim rüşvetle iş yapmaya
kalkışmışsa,
kim devletin imkanlarını
kullanarak,
hırsıza-uğursuza yol vermişse
hesabını verecek,
veriyor da...
Bu cümleden olarak
önyargılardan
arınmışlıkla sormak istiyorum...
Amerika, Reza Zarrap'ı neyle
suçluyor:
"İran'a, hükümetinin yararına olacak biçimde sahte bankacılık
işlemleri yapmak, Amerika'yı dolandırarak zarara uğratmak ve
İran'a uygulanan yaptırımları ihlal etmek"
Savcı, Zarrap'ın tam 75 yıl hapsini
istiyor...
Bu iddiada güya
mağdur olan Amerika...
İran ve Türkiye için
sorun yok!..
Zarrap'ın gerçekteki suçu,
böylesine büyük bankacılık işlemlerini
neden İngiliz ve Amerikan bankaları
üzerinden yapmadı da komisyonları
başkalarına kaptırdı...
Bütün mesele bundan ibaret!..
Şimdi bu olayın üzerinden
bir taşla üç-beş kuş vurma
hesabını
yapıp,
durumdan vazife çıkarmaya
kalkışanlar,
davanın içine
Tayyip Erdoğan'ın
adını karıştırmanın
peşinde...
MİT TIR'larından
"savaş suçlusu" olarak
yargılayacaklardı, olmadı...
Erdoğan, bu kez "Kara para aklama"
davasıyla gündeme getirilecek!..
Öyle ya 17-25 Aralık'ta hükümetin
4 bakanının adı, bu soruşturma
dosyasında vardı...
Erdoğan'ın oğlu Bilal'i de
gözaltına alacaklardı...
Fezlekede Erdoğan için "Dönemin başbakanı"
ifadesi vardı ve
büyük bir ihtimalle hükümet de düşürülecekti...
Yine söylüyorum;
kim suçluysa
cezasını çeksin!..
Ancak, meselenin
bir başka tarafına da
dikkat çekmek isterim...
O, 17-25 Aralık fotoğraflarını
bir kere daha gözlerinizin
önüne getirin ve
gelişmeleri hatırlayın!..
Olayın odağına Halk Bankası'nın
yerleştirilmesinin
perde arkasında
kimin olduğunu,
aslında
Zarrap'ı yakalayanların
sayesinde
öğrendik!..
Yani, bence kendileri suçüstü oldu...