Bugün herkes onlar için
methiyeler düzecektir...
Yaptıkları görevin kutsallığı
üzerine hamaset yüklü
laflar söylenecektir...
Sonra bütün bunlar,
bir dahaki 24 Kasıma kadar
unutulacaktır...
Aslında onlar
bu samimiyetsizliğin farkındadır...
Örgütlüdür ama
eli kolu bağlıdır...
Aksi halde onu sürgün bekler,
soruşturma bekler...
Türk Eğitim-Senin bin 700 öğretmen arasında
gerçekleşen anketi, öğretmenlerin
yüzde 23.5inin görevlerinden arta kalan
zamanlarında ek iş yaptığını ortaya koymuştur...
İlginç tespitler var ankette...
Öğretmenlerin yüzde 89.6sının
kredi kartı borcu olduğu ve taksit
ödediği anlaşıldı...
Yüzde 28.5i ev sahibi. Ev sahibi olanların çoğunluğu ise aile katkıları veya miras yoluyla
bunu elde edebilmiş...
Öğretmenlerin yüzde 78i
bilimsel gelişmeleri takip edemiyor...
Ve her şeye rağmen bu sıkıntılar içinde yüzde 72si
öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğu görüşünde...
Bu ruh haliyle
sınıfa girip ders anlatabilmek
kolay mıdır?..
Öğretmenleri
sebze pazarında domates satmaya
zorlayan koşulları
ortadan kaldırmadan
yani onun kafasının içini oyan geçim derdini
çözmeden eğitimde kaliteyi
yakalamak mümkün müdür?..
Her şey gün gibi açık, ortada...
Öğretmenler, lafla karın
doymadığını bizden daha iyi biliyor...
Ve onlar bu hamaset dolduruşlarına da
gülüyor...
Bizlere hayatı öğretenleri
aldatanlar,
aslında kendilerini kandırıyor...
Bitsin bu trajikomik durum...
Geleceğimizi teslim ettiğimiz ellerin
hakkını verin artık!..