Avrasya tünelinin güzelliği ve Halep dramının çirkinliğiyle yazıma başlamak istiyorum.

Kendi vatandaşlarının kanını bir vampir gibi emen Esed, katliamından kaçmaya teşebbüs edenleri bile salıvermiyor, onları da çoluk çocuklarıyla yok etmeye çalışıyor.

  1. yüzyılın modern katillerinden biri de İslam ve İslam devrimi adına sözde başta Amerika olmak üzere İsrail'e ve Batı'ya karşı koyan İran'dır. Diğeri de bildik Rusya'dır.

Bir yıl öncesinde cami avlularında Rusya'ya lanet okurken, aynı yerde İran için Batıya ' kahrolsun' diye bağırıyorduk. Şimdi de İran için 'lanet' okurken Rusya için ise 'yaşasın Putin' diye bağırıyoruz.

Bu müthiş savrulmayı bu kadar kısa zamanda hiç yaşamamıştık.

Nerede duracağımız belli değil.

Ama bugünkü asıl konumuz, Halep katillerine ecdadımızın uygulamalarından hareketle adalet dersi vermektir.

Kıbrıs'ın fethinden sonra padişah tarafından gönderilen fermandan bazı alıntılar yapmak istiyorum:

'Kıbrıs adası arslanca dövüşen ordularımız tarafından yeni alınmış bir diyar olduğundan yerli ve fakir halk, harp icabı maddi ve manevi zarara uğramış olup bu yüzden ızdırap çekmektedir. Onlara adaletle , şefkatle muamele ediniz. Rahatlık içinde yaşasın, iş ve güçlerine sahip olup kazançlarına baksınlar…'

Halep'te değil rahat yaşamak, her şeyini bırakıp canını kurtarmaya bile izin verilmiyor.

Zalimliğin ve gaddarlığın bu kadarına pes…

Ve devam edelim:

'…Onlar bize koruyucu Allah'ın BİR EMANETİDİR. Devletin şanına onları korumak ve himaye etmek yaraşır. Her biri ırzından , canından, malından emin olarak gönül rahatlığı içinde yaşasın…'

İşte 21. yüzyıl katillerine beş yüz yıllık adalet, insanlık ve devlet dersi.

Bu adaleti ve insafı kendi vatandaşlarından ya da insanlardan esirgeyenlerin birey ve devlet olarak yaşama şansları olmaz.

Zulüm ve zalimin payidar olduğu görülmemiştir. ADALET HER ZAMAN KAZANMIŞTIR.

Selam ve sevgi ile…